Mağdur, şikayetçi, bilirkişi ve tanık olarak adliyeden size bir davet gelirse sakın olaki bu davete uymamazlık yapmayın. Bu durumda bir anda kendinizi hukuki
Siz konuyu yanlış anlamışsınız, işten kendiniz çıkacağınız için ihbar tazminatı alma hakkınız yok. Tam aksine eğer İş Kanunun 24 üncü maddesinde belirtilen haklı fesih sebeplerinden biri olmadığı halde işten ayrılıyorsanız, bu durumu işverene bildirdikten sonra ihbar süresi dolana kadar çalışmaya devam etmeniz gerekir, aksi halde siz işverene ihbar tazminatı
Kanuna aykırı, sanık Mustafa Özbek’in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Başkan
Kimdiğerini üzmüşse, buna pişman olarak af dilemelidir. Karşılıklı olarak birbirimizi affetmeliyiz” diyordu.(79) Hz. İsa icraatını perdeler arkasında yürütüyor sanki. Demek ki gelmiş. Tabii ki imtihan sırrı gereği herkes onu tanıyamıyor. Onu ancak ona çok yakın olanlar tanıyabilecek. Dipnotlar: 1. Luka İncili, 23. 2.
Psikolojikolarak zor ve yıpratıcı olsa da dayanışma ile bu süreci devam ettirdim. Bir yıllık hormon terapisinden sonra 08/12/2020 tarihinde 21. Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak ''cinsiyet düzeltilmesi istemli'' dava talebinde bulundum. 622 no'lu davam, 07/01/2022 tarihinde davanın kabulü ile sanuçlandı.
mahkemede şahit olmak. feci bir olaydır. mübaşir ismini okuduktan sonra içeri girersin, o ana kadar yapılmış olan konuşmalardan haberin yoktur. hakim birşeyler söyler söyler ilk anda duyamazsın ve cılız bir ses yükselir senden efendiiiimmmmm? adııııınnnnn diye gürler hakim. daha da cılızlaşmıştır sesin, kolay değil
G3bLn. Şu an yürürlükte olan mevzuat uyarınca, başta işçilik alacakları, sigortasız çalışma ve hizmet akdi olmak üzere çalışanlarla işverenler arasında çıkan uyuşmazlıklarda, çalışanlar önce şikayette bulunuyor, şikayetten sonuç çıkmaması halinde ise İş Mahkemesinde dava güvencesi kapsamına giren işyerlerinde çalışanların ise işten çıkarılması halinde doğrudan iş mahkemesinde işe iade davası açması gerekiyor. Başta işçilik alacakları olmak üzere yapılan şikayetlerden de çoğu zaman sonuç alınamıyor. Örneğin, işten ayrılmış olan kişinin işçilik alacakları konusunda ilgili Çalışma ve İş Kurumu Müdürlüğüne şikayette bulunması gerekiyor. Bkz. Çalışanlar İhbar ve Şikayet Başvurularını Nereye Yapmalı Bu aşamada eğer şikayet sahibi ödenmediğini iddia ettiği işçilik alacağını belgeleyemez ve işveren de kabul etmezse bu durumda şikayetten bir sonuç çıkmıyor, şikayet sahibinin İş Mahkemesinde dava açması gerekiyor. Şikayet işçinin lehine sonuçlansa bile, Çalışma ve İş Kurumu Müdürlüğü kararına işverenin uymaması ve işçinin alacağını ödememesi halinde bu konuda herhangi bir yaptırım uygulanamıyor, işçinin yine İş Mahkemesinde dava açması İş Mahkemesinde dava açılması halinde ise özellikle büyükşehirlerdeki mahkemelerin iş yükü nedeniyle davanın sonuçlanması uzun zaman alabiliyor. 2015 yılı sonu itibarıyla ilk derece mahkemelerindeki 3 milyon 400 bin civarındaki hukuk uyuşmazlığının yaklaşık yüzde 18’i iş davalarıyla Bakanlığı işçi – işveren arasındaki uyuşmazlıkların mahkemeye gitmeden daha erken sonuçlanması için arabuluculuk uygulaması getirme yönünde çalışmalar başlattı. Konuya ilişkin olarak Bakanlık tarafından hazırlanan İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı Taslağı görüş almak üzere 23 Mart 2016 tarihinde ilgili kurum ve kuruluşlara gönderildi, ayrıca kanun taslağının metni Bakanlığın web sitesinde konusu taslağın yasalaşması ve düzenlemenin hayata geçmesi halinde;– Arabuluculuk büroları kurulacak; İş Kanununa, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi alacağı ile işe iade talebiyle açılacak davalarda, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu olacak. Arabulucuya başvurulmadan dava açılması halinde dava usulden reddedilecek.– Arabuluculuk başvurusu karşı tarafın yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna yapılabilecek. Arabuluculuk bürosu olmayan yerlerde bu konuda görevlendirilmiş olan sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne yapılacak.– İşçi ve işveren tarafı arabulucu listesinden bir isim seçerek arabulucuyu kendileri belirleyecek. Tarafların seçilecek arabulucu konusunda anlaşamamaları halinde, arabulucuyu arabuluculuk bürosu görevlendirecek.– Arabulucu her türlü iletişim vasıtasını kullanarak tarafları görevlendirme konusunda bilgilendirecek ve ilk toplantıya davet edecek, görüşmeler sonucunda son tutanağı düzenleyerek sonucu arabuluculuk bürosuna bildirecek.– Arabulucu kendisine yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandıracak. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilecek.– Tarafların arasında uzlaşma sağlanması halinde, arabuluculuk ücreti aksi kararlaştırılmadıkça arabuluculuk asgari ücret tarifesi üzerinden taraflarca eşit şekilde karşılanacak. Tarafların anlaşamaması halinde ise arabuluculuk görüşmelerinin ilk iki saatlik bölümüne ait ücret Devlet tarafından karşılanacak, iki saati aşan kısmı ise aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde ödenecek. Arabulucuya ödenen ücret yargılama giderlerinden sayılacak.– Geçerli bir mazeret göstermeksizin arabuluculuk görüşmelerine katılmayan taraf son tutanakta belirtilecek ve davada lehine karar verilmiş olsa bile, yargılama giderinin tamamını ödemeye mahkûm edilecek.– Arabuluculuk ücretini karşılamak için adli yardıma ihtiyaç duyan taraf, arabuluculuk bürosunun bulunduğu yerdeki sulh hukuk hâkiminin kararıyla adli yardımdan yararlanabilecek.– Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı duracak ve hak düşürücü süre bir düzenleme ile Sosyal Güvenlik Kurumu’nu ilgilendiren davalarda dava açmadan önce Kuruma başvuru zorunluluğu getirilmişti. Bkz. Dava Açmadan Önce SGK’ya Başvuru Şartına Yeni İstisna Geldi
Tanıklık Nedir? Tanıklık, bir kimsenin geçmişte yaşanan bir olayla ilgili beş duyusuyla elde ettiği bilgi ve görgüyü “mahkeme huzurunda” anlatmasıdır. Kolluk veya savcılık önünde tespit edilen beyanlar, ceza hukuku doktrininde tanık beyanı olarak kabul edilmemektedir. Yargıtay’ın “yalan tanıklık suçu” yargılamalarında açıkladığı görüşleri dikkate alındığında, Yargıtay da kolluk polis, jandarma vs tarafından yapılan ifade alma işlemini “tanık beyanı” olarak nitelendirmemektedir. Yalnızca ispat konusunda karar verecek mahkeme önünde verilen beyan, tanık beyanı olarak kabul etmektedir. Tanığa Doğrudan Soru Sorma veya Çapraz Sorgu Seminer Videosu Tanığa doğrudan soru sorma ve çapraz sorgu sistemini ayrıntılı olarak değerlendirdiğimiz seminerin videosu aşağıdadır. Tanıklık İle İlgili Özel Durumlar Tanık, TCK uygulamasında, kamu görevlisi sayılır TCK Sanık, yargılandığı bir davada tanık olarak dinlenemez. Ancak beraat eden sanık, diğer sanıklar hakkında tanıklık yapabilir. Doktrinde tartışmalı olmasına rağmen sanık müdafinin o davada tanıklık yapmasına engel kanuni bir düzenleme yoktur. Mağdur tanık olabilir, CMK 236/1 gereği mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanmalıdır. Tanık anlatımlarında farklılıklar olabilir, önemli olan bu farklılıkların çelişki aşamasına gelmemesidir. Tanık anlatımlarındaki çelişkiler öncelikle yüzleştirerek giderilmelidir. Çelişkiler giderilemezse hangi tanığın anlatımının hangi nedenle üstün tutulduğu açıklanıp karar verilmelidir. Akıl hastası dahi, bu sıfatı dikkate alınarak, tanık olarak dinlenebilir. Bu durumdaki tanık beyanının delil değeri tanığın sübjektif durumu dikkate alınarak takdir edilir. Tanık, yargıç sormadıkça, kanaat ve değerlendirmelerini söylememelidir. Kollukta dinlenen kişi tanık değil, ancak, bilgi sahibi olan kişidir. Kolluk beyanı tanık beyanı olarak kabul edilemez, ceza muhakemesindeki tanık beyanı delili tanığın mahkeme önünde özgür iradesiyle verdiği beyana denilmektedir. Müşteki, olay hakkında doğrudan bilgi ve görgü sahibiyse aynı zamanda olayın şahidi olarak kabul edilir. Avukatlar, tanığa doğrudan soru sorabilir. CMK 201 Tanıkların Çağrılması CMK md. 43 Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır. Çağrı kâğıdında gelmemenin sonuçları bildirilir. Bu çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz. Tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı verilebilir. Karar yazısında bu yoldan getirilmenin nedenleri gösterilir ve bunlara çağrı kâğıdı ile gelen tanıklar hakkındaki işlem uygulanır. Zorla getirme kararı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması hâlinde bu araçlardan yararlanılmak suretiyle de tanığa bildirilir. Mahkeme, duruşmanın devamı sırasında hemen dinlenilmesi gerekli görülen tanıkların belirteceği gün ve saatte hazır bulundurulmasını görevlilere yazılı olarak emredebilir. Cumhurbaşkanı kendi takdiri ile tanıklıktan çekinebilir. Tanıklık yapmayı istemesi halinde beyanı konutunda alınabilir ya da yazılı olarak gönderebilir. Bu hükümler, kişinin ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme önünde tanık olarak dinlenmesi halinde uygulanabilir. Kural olarak tanıklar çağrı kağıdı ile çağrılır, gelmemenin sonuçları çağrı kağıdına yazılır, tutuklu işlerde çağrı kağıdı ile çağrılmadan doğrudan zorla getirme kararı verilebilir CMK md. 43/1. Sadece hakim veya mahkeme değil, C. Savcısı da göre tanık hakkında zorla getirme kararı verebilir. Tutuklu bir iş söz konusu değilse, mahkemenin veya savcılığın çağrı kağıdı çıkarmadan zorla getirme kararı verme yetkisi yoktur. Davetiyle çağrılan tanık artık davetiye iptal edilerek zorla getirilemez, bu konuda hakimin bile takdir hakkı yoktur. Çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kağıdına bağlanan sonuçlar, bu şekilde davet edilen tanıklar hakkında uygulanmaz. CMK md. 43/2 Telefonla çağrılan müşteki – müşteki aynı zamanda olayın tanığı da olabilir- ayrıca çağrı kağıdıyla da çağrılmalıdır k. Mahkeme, tanığın hemen hazır edilmesini duruşmanın devamı sırasında dahi görevlilere yazılı olarak emredebilir CMK Tanığın bu şekilde hazırlanması uygulamada rastlanılan bir durum değildir. Ancak Ergenokon, Balyoz vs. gibi kamuoyunca bilinen davalarda duruşmanın devamı sırasında özel olarak görevlendirilmiş görevlilere mahkemenin yazılı emri tevdi edilerek tanıklar hazır bulundurulmuştur. Mahkemenin yazılı emri “hazır bulundurmayı” kapsadığından, bu emri alan görevli gerekirse zor kullanma yetkisine sahip olacaktır. Dikkat edilmesi gereken husus mahkeme yazılı emri ancak kovuşturma aşamasında verebilir. Tanıklıktan Çekinme CMK Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir a Şüpheli veya sanığın nişanlısı, b Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi, c Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, d Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları, e Şüpheli veya sanıkla aralarında evlatlık bağı bulunanlar. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanuni temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanuni temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez. Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler.” Hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde tanıklıktan çekinme hakkı kullanılabilir. Tanıklıktan çekinme hakkı olan tanığın yeminli-yeminsiz dinlenmeyi talep hakkı var. CMK md. 51 Nişanlılığın varlığı, taraflarda evlenme niyetinin olduğunu gösteren olgularla anlaşılabilir. Hüküm tek başına tanıklıktan çekinme hakkına sahip tanığın beyanlarına dayandırılmış ise çekinme hakkının hatırlatılmaması usul hatası olarak sonuca etkili ise dikkate alınır. “…Tanıklıktan çekinme hakkı olan kimseye, bu hakkı dinlemeye başlamadan önce hatırlatılmalı, bu hakkı kullanıp kullanmayacakları hususu sorulup, keyfiyet tutanağa yazılmalıdır. Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kimsenin bu hakkının kendisine hatırlatılması zorunlu olduğundan, bu hak hatırlatılmadan dinlenilmesi halinde beyanlarının delil olarak değerlendirilmesi de artık mümkün değildir. Tanık, kendisine karşı yürütülmeyen bir ceza soruşturmasında, olay hakkında beş duyusu ile edindiği algılamaları ifadesiyle açığa vuran kişidir. Herkes tanık olma ehliyetine sahip olduğundan çocuklar ve akıl hastalarının da tanıklığına başvurabilecektir. Ancak tanığın anlatımlarına itibar edilip edilmeyeceği yargılama makamının takdirindedir. Ceza muhakemesinde, tanık dinlemeye yetkili makam soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise, mahkeme, naip hakim veya istinabe olunan hakimdir. Tanıklık, kamu hukukundan doğan toplumsal bir ödevdir. Bu nedenle tanığın, hukuka uygun olarak yapılan davet üzerine adli makamlar önüne gelmek, bildiklerini doğru olarak anlatmak ve yemin etme ödevi bulunmaktadır. Bununla birlikte ceza muhakemesinde tanığa bazı haklar da tanınmıştır. Tanığın; tanıklıktan çekinme, kendisi ve yakınları aleyhine açıklamada bulunmaktan çekinme, haklarını öğrenme, korunma, tazminat ve masraflarını isteme hakkı vardır. Tanığı dinleyecek olan makam tarafından önce tanığın kimliği ve güvenirliği belirlenmelidir. Bu amaca yönelik olarak tanığın adı, soyadı, yaşı, işi, yerleşim yeri, işyeri, geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları, şüpheli, sanık veya mağdurla olan ilişkisine dair sorular yöneltilecektir. Bu şekilde tanığın kimliği, olayın tarafları ile olan ilişkisi ve güvenirliğine ilişkin bilgiler alındıktan sonra tanığa hakları hatırlatılmalı, bu hatırlatma yapıldıktan sonra da tanıklık görevinin önemi ve uyması gereken kurallar anlatılmalıdır. Tanık, şüpheli ve sanıkla aralarındaki yakınlık nedeniyle tanıklıktan çekinebileceğine ilişkin olan CMK’nun 45. maddesine göre, şüpheli ve sanığın nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları, aralarında evlatlık bağı bulunanlar tanıklıktan çekinebilecektir. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanuni temsilcilerinin rızasıyla, tanık olarak dinlenebilecek, kanuni temsilci, şüpheli veya sanık ise bu kişilerin çekinmesi konusunda karar veremeyecektir. Bu durumda kimin tanığın tanıklıktan çekinme hakkı konusunda karar vereceği kanunda gösterilmemiştir. Ancak yaş küçüklüğü durumunda çocuğun anne ve babasından birisi şüpheli ve sanık ise diğerinin rızasıyla çocuk tanık olarak dinlenebilir. Tanıklıktan çekinme hakları olan kimselere, bu hakları dinlemeye başlamadan önce hatırlatılmalı, bu hakları kullanıp kullanmayacakları hususu sorulup, keyfiyet tutanağa yazılmalıdır. Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kimsenin bu hakkının kendisine hatırlatılması zorunlu olduğundan, bu hak hatırlatılmadan dinlenilmesi halinde beyanlarının delil olarak değerlendirilmesi de artık mümkün bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Maktul ile sanığın eşi N.’in aynı işyerinde çalıştıkları, olaydan dört yıl kadar önce maktulün N.’e onu sevdiğini, onunla evlenmek istediğini söylediği, N.’in bu teklifi kabul etmediği ancak maktulle de görüşmeye devam ettiği, N.’in olaydan altı ay kadar önce durumu eşi sanığa anlattığı, bunun üzerine sanığın maktulle görüştüğü, bu görüşmede maktulün sanığa da N.’i sevdiğini, onunla evleneceğini, aradan çekilmesini söylediği, sanığın bu teklifi kabul etmediği, bu görüşmeye rağmen N.’in olay gününe kadar maktulle irtibatını devam ettirdiği, olaydan bir gün önce de sanığın maktul ile aynı konuda görüştüğü, bu görüşmede de maktulun sanığa N. ile arasından çekilmesini söylediği, olay günü saat maktulün telefonla N.’i aradığı, bu görüşmeden sonra mesajlaşmaya devam ettikleri, son mesajın maktul tarafından gönderildiği, sıralarında sanığın evinin bulunduğu sokakta iki el silah sesi duyulduğu, maktulün sanığın evinin önünde ölü olarak bulunduğu, sanık ve hakkında beraat kararı kesinleşen N.’in suçlamaları kabul etmediği anlaşılan ve görgü tanığı bulunmayan olayda, yerel mahkemenin hükme esas kabul ettiği ve mahkumiyet kararına dayanak oluşturduğu en belirleyici delilin sanığın oğlu Ö. F. T.’in anlatımları olduğu, tanığın soruşturma aşamasında usulüne uygun olarak Cumhuriyet savcısı tarafından beyanının alınmadığı, yargılama aşamasında da CMK’nun 45. maddesi uyarınca tanıklıktan çekinme hakkı olduğu hatırlatılmadan beyanının alınması suretiyle usul kurallarına aykırı davranıldığı anlaşıldığından, yerel mahkeme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin öncelikle belirlenen bu usuli nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir…” YCGK-2013/454k. Meslek Ve Uğraşları Sebebiyle Çekinme CMK md. 46 Meslekleri ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan çekinebilecekler ile çekinme konu ve koşulları şunlardır a Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler. b Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler. c Malî işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler. Avukatlar, stajyerleri veya yardımcılarının dışında kalan kişiler, ilgilinin rızasının varlığı halinde, tanıklıktan çekinemez. İlgilinin rızası olsa bile, ister avukatların mesleki faaliyetlerinin özelliği nedeniyle tanıklıktan çekinme hakkı mutlak bir haktır. İlgilinin rızası varsa avukatlık mesleği dışındaki meslek mensuplarının tanıklıktan çekinme hakkı yoktur. CMK md. 46/2 Maddi gerçeğin ortaya çıkmasının toplum açısından sağlayacağı yarar ile meslek sahiplerinin hakkında tanıklık yapacakları kişiler ile güven ilişkileri tartışılmış ve güvenin zedelenmemesi toplumsal doku açısından daha faydalı bulunmuştur. Gazeteciler için mesleki sır kabul edilmemektedir. Örneğin, haber çekmekle meşgulken o sırada bir kişi öldürülse gazeteci tanıklık yapmak zorundadır, çekinme hakkı yoktur. Gazeteci şahit olduğu olayı tanık olarak anlatmakla mükelleftir. Ancak, gazetecinin yaptığı haber nedeniyle öğrendiği haber kaynaklarını açıklama zorunluluğu yoktur. Tanıklıktan Çekinme Sebebinin Bildirilmesi CMK Mahkeme başkanı veya hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından gerekli görüldüğünde 45, 46 ve 48 inci maddelerde gösterilen hâllerde tanık, tanıklıktan çekinmesinin dayanağını oluşturan olguları bildirir ve bu hususta gerektiğinde kendisine yemin verdirilir. Tanıklıktan çekinme hakkı olanlar ilgili yargısal makamın talebi halinde tanıklıktan çekinmesine neden olan olguları bildirmelidir. Katılan veya sanık süjelerine, tanıktan, çekinmeye sebep teşkil eden olguları mahkemeye bildirmeyi talep etme hakkı tanınmamıştır. Tanıklıktan çekinme sebebi yönünden hakim tarafından tanığa yemin verdirilebilir. Kendisi Veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme CMK md. 48 Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir. Tanık, tanıklık etse bile, CMK 45. maddede belirtilen yakınlarını ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Maddenin amacı, tanığın kendisini veya yakınlarını ceza takibinden korumak için yalan söylemesini önlemektir. Tanığa soru sorulurken yakınları aleyhine ceza kovuşturması açılmasına neden olacak sorulara cevap vermekten çekinme hakkı olduğu mutlaka hatırlatılmalıdır. Tanığın CMK’nın 45 ve 46. maddeleri anlamında tanıklığa engel bir halinin bulunmadığı, sadece anılan Yasa’nın 48. maddesi uyarınca, “kendisini ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebileceği” hususunda ihtarda bulunulması gerekirken, tanığa çekinme hakkının bulunduğu bildirilip, tanığında tanıklık yapmayacağını bildirmesi üzerine, çekinme hakkını kullandığı gerekçesiyle beyanının alınmaması hukuka aykırıdır k.. Tanıklıkta Yemin, Tanığın Yemini CMK -51-54-55-56 Aşağıdakiler yeminsiz dinlenir Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar. Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar. Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar. Tanık, yasal olarak yemin etmemesi gereken tanıklardan olup da yemin verdirilmişse, bu şekilde alınan beyan uygulamada yeminsiz tanığın beyanı olarak değerlendirilmektedir. Ancak, yemin, beyanı etkileyen bir unsur olduğundan tanığın tekrar dinlenmesini talep etmek gerekir. CMK 45. maddeye göre, tanıklıktan çekinme hakkı olanlara yemin verip vermemek mahkemenin takdirindedir. Tanık, CMK 45. maddeye göre sanığın yakınlarından biriyse “yeminden etmekten çekinme” hakkı hatırlatılmalıdır. Tanık, isterse yemin etmekten çekinme suretiyle tanıklık yapabilir. Tanık, yeminsiz dinlenmişse yeminsiz dinlenme nedenleri tutanağa yazılmalıdır. Tanıklara Yemin Verilmesi cmk Tanıklar, tanıklıktan önce ayrı ayrı yemin ederler. Gerektiğinde veya bir kimsenin tanık sıfatıyla dinlenilmesinin uygun olup olmadığında tereddüt varsa yemin, tanıklığından sonraya bırakılabilir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcıları da tanıklara yemin verirler. Tanıklığın önemi gibi yeminin önemi de yargıç tarafından tanığa anlatılmalıdır. Soruşturma ve kovuşturma evresindeki tüm tanıklar yeminle dinlenirler. Kolluk tanığa yemin ettiremez. Yemin verilmesi gereken tanığı yeminsiz dinlemek bozma nedeni olmasına rağmen, tanık ifadesi esasa etkili değilse, yerel mahkeme kararı Yargıtay tarafından salt bu yüzden bozulmamaktadır. Bir kimsenin tanık olarak dinlenmesinin uygun olup olmadığı yönünde kuşku varsa, yemini tanıklıktan sonraya bırakılabilir. Yeminin Biçimi ,Yeminin Yerine Getirilmesi Tanığa verilecek yemin, tanıklıktan önce “Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.” ve 54 üncü maddeye göre tanıklıktan sonra verilmesi hâlinde “Bildiğimi dosdoğru söylediğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.” biçiminde olur. Yemin edilirken herkes ayağa kalkar. Tanık, yüksek sesle tekrar ederek veya okuyarak yemin eder. Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler yemin biçimini yazarak ve imzalarını koyarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler işaretlerinden anlayan bir tercüman aracılığıyla ve işaretle yemin ederler. Tanık, yüksek sesle yemin cümlesini tekrar ederek veya elindeki cümle metnini okuyarak yemin eder. Uygulamada hakimin cümleyi okuması ve tanığın “yemin ederim” şeklindeki sözle onaylaması biçimindeki merasim usule aykırıdır. Tanığa Görevinin Önemini Anlatma CMK Tanığa; dinlenmeden önce, gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı, doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği, duruşmada mahkeme başkanı veya hâkimin açık izni olmadan mahkeme salonunu terk edemeyeceği, anlatılır. Mahkeme, tanığa tanıklık görevinin önemini mutlaka anlatmalıdır. Özellikle, olayın delili tek bir tanığın beyanından ibaretse tanıklık görevinin önemi hususiyetle anlatılmalıdır. Yargıtay uygulamasına göre, tanığın dinlenmesine geçilmeden önce, “tanıklık görevinin önemi ve sonuçları anlatıldı” şeklinde bir açıklamanın tutanağa geçirilmesi yeterlidir. Tanıklık görevinin önemi anlatıldıktan sonra hakimin yasada bildirilen diğer uyarıları da tanığa yapması gerekir, yargıcın bu konuda takdir hakkı yoktur. Yargıç şu konularda tanığı uyarmalıdır Yemin edeceği, Yalan beyanda bulunduğu takdirde yalan tanıklıktan dolayı cezalandırılacağı, Gerçeğin anlatmasının dava açısından önemi. Tanıkların Dinlenmesi CMK Ceza yargılamasında doğrudan doğruyalık ilkesi gereği yakınan ve/veya tanığın gaip, vefat etmiş, adresi meçhul veya ulaşılamaz olduğu mahkemece açıkça saptanmadığı durumlarda mutlaka mahkeme huzurunda beyanlarının alınması gerekir Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenir. Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilirler. Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda alınabilir. Ancak; a Mağdur çocukların, b Duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin, tanıklığında bu kayıt zorunludur. Tanığın dinlenmesi sırasında elde edilen ses ve görüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır. Tanığın sözleri kesilmeden dinlenmesi gerekir, bundan sonra gerekli sorular sorulmalı, hakimin tanığı bu şekilde dinledikten sonra soru sormasına sorgu yapma veya daha doğru ifadesiyle “doğrudan sorgu” denilmektedir. Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse sadece olayı hatırlatmaya yarayacak ölçüde önceki beyanının ilgili kısmı okunur CMK md. 212/1. Tanığın önceki beyanı ile mahkemedeki beyanı arasında çelişki varsa eski anlatımları okunmalıdır CMK md. 212/2. Çelişki giderilince hangi anlatımın neden hükme dayanak yapıldığı açıklanmalıdır. Tanıklar gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hallerde birbiriyle ve şüpheliyle yüzleştirilebilirler. Duruşmadan önce tanıkların birbiriyle ve sanıkla yüzleştirilmeleri kanıtların tartışılması niteliğindedir, bu delilleri serbestçe değerlendirecek olan hakimi yönlendirme anlamına gelebileceğinden yüzleştirme yapılmamalıdır. Bir vakıanın kanıtı, tek tanığın bilgisinden ibaret ise dinlenme zorunluluğu vardır cmk 210/1. Hazır Edilen Savunma ve İddia Tanığının Mahkemece Dinlenmesi Zorunluluğu Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir CMK Duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre dosya kapsamına ve delil durumuna göre sanıklar müdafilerinin sanıkların iletişim kayıtlarına göre görüştükleri tespit edilen kişilerin dinlenilmemesi esasa ve sonuca etkili bulunmamıştır. Kaldı ki mahkemece, esas hakkında savunma için süre verilen sanık müdafilerinin esasa ve sonuca etkili olmamasına rağmen duruşmada hazır ettikleri tanık dinlenilmek suretiyle CMK’nın 178. maddesinin uygulanmasına özen gösterilmiştir. Devlet Sırrı Niteliğindeki Bilgilerle İlgili Tanıklık Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır. Tanıklık konusu bilgilerin Devlet sırrı niteliğini taşıması halinde; tanık, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zâbıt kâtibi dahi olmaksızın dinlenir. Hâkim veya mahkeme başkanı, daha sonra, bu tanık açıklamalarından, sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgileri tutanağa kaydettirir. Bu hükümler, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak tanıklığı söz konusu olduğunda sırrın niteliğini ve mahkemeye bildirilmesi hususunu kendisi takdir eder. Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Devlet sırrı söz konusuysa sadece hakim veya heyet, zabit katibi olmadan tanığı dinler ve suçla ilgili kısımları tutanağa yazarlar. Tanığın Tekrar Dinlenmesi CMK Yeminle dinlenen tanık, aynı soruşturma ve kovuşturma evresinde tekrar dinlenilmesi gerektiğinde, yeniden yemin verilmeyip önceki yemini hatırlatılmakla da yetinilebilir. Bu durum aynı soruşturma ya da aynı aşama için geçerlidir. Aynı oturumda tekrar dinlenme halinde yemin hatırlatılmaz. Keşifte duruşmadaki yemin hatırlatılabilir. Yargıtay’ın temyiz incelemesi neticesinde yerel mahkeme kararının bozulmasından sonra yapılan yargılamada önceki yemin hatırlatılabilir. Yargılamanın yenilenmesi halinde ise mutlaka yemin yaptırılmalıdır. Yeminin hatırlatılmaması bir bozma nedenidir. Tanığa İlk Önce Sorulacak Sorular ve Tanığın Korunması CMK Tanığa, ilk önce adı, soyadı, yaşı, işi ve yerleşim yeri, işyerinin veya geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları sorulur. Gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında hâkimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir. Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir. Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır. Bu hükümler, ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanabilir. Kişisel bilgiler sorulur. Gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenebileceği hakkında hakimi aydınlatacak olgulara, özellikle şüpheli, sanık ve mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir. Tanığın kimliği, sakınca doğuracaksa, saklı tutulabilir. Bu tanık tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Bu hüküm örgütsel suçlarda uygulanır. Hakim hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Soru sorma hakkı bakidir. Örgütsel suçlarda yapılan uygulamada savunma makamının soru sorma hakkı saklıdır. Tanığa Söylenecek Şeyler ve Sorulacak Sorular CMK Tanık, dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak mahkeme başkanı veya hâkim tarafından, kendisine bilgi verilir; hazır olan sanık, tanığa gösterilir. Sanık hazır değilse kimliği açıklanır. Tanıktan, tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez. Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir. Tanık, tanıklık yapacağı olayla ilgili bilgilendirilebilir, hazır olan sanık tanığa gösterilir. Sanık hazır halde değilse kimliği açıklanır. Tanığın bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirilebilmek için tanığa ayrıca soru sorulabilir Ceza muhakemesi hukukunda tanığa sorulan bu sorulara “çarpraz sorgu” denilmektedir. Polisin ifade alması sırasında soruşturmanın konusu hakkında tanığa bilgi verilmeyebilir madde gerekçesi. Yargıtay, davanın anlatılması veya sanığın gösterilmesi kuralının ihlal edilmesini bozma nedeni yapmamaktadır. Bozma nedeni Tanığın sözünün kesilmesi ve bildiklerini söylemeye davet olunmaması “nedensellik bağı” varsa bozma nedenidir. Tanıklık ve Yeminden Sebepsiz Çekinme ,Tazminat ve Gider Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, bundan doğan giderlere hükmedilmekle beraber, yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her hâlde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebilir. Kişi, tanıklığa ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhâl serbest bırakılır. Bu tedbirleri almaya naip hâkim ve istinabe olunan mahkeme ile soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi yetkilidir. Davanın görüldüğü sırada bu tedbirler alındıktan ve yukarıdaki süreler suçun türüne göre tümüyle uygulandıktan sonra o dava veya aynı işe ilişkin diğer davada tekrar edilmez. Disiplin hapsi kararına itiraz edilebilir. Yasal neden olmadan çekinen kişiye giderler yükletilir, dava bitinceye kadar her halde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilir. Bu tedbiri soruşturma evresinde sulh ceza hakimi alır. Tanığın yol, ikamet ve beslenme giderleri ödenir. Kaybettiği zaman ile orantılı bir tazminat da kendisine ödenir. Sanık tarafından hazır edilen tanığa yukarıda giderler ödenmez. Gizli Tanık Nedir? CMK – 5726 SK. Ceza muhakemesinde dinlenen tanığın kim olduğunun sanık tarafından öğrenilmesi, tanık veya yakınları açısından “ağır ve ciddi bir tehlike” teşkil ediyorsa; tanık, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında “gizli tanık” olarak dinlenebilir. Gizli tanık, soruşturma aşamasında bizzat savcılık tarafından, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından dinlenir. Kollluğun polis, jandarma vs. gizli tanık dinleme yetkisi yoktur. Bir tanığın gizli tanık olarak dinlenip dinlenmeyeceği, hukuki değerlendirme gerektiren bir karardır. Gizli tanıklık kararı da soruşturma aşamasında yetkili hukukçu suje olan savcılık, kovuşturma aşamasında da yargılamayı yapan mahkeme tarafından alınabilir. Aşağıdaki suçlar nedeniyle tanıklık yapacak kişiler Tanık Koruma Kanunu ve CMK gereği gizli tanık olarak dinlenebilir ve tanık koruma altına alınır Ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar. Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar. Gizli Tanık Nasıl Dinlenir? İfadesi Nasıl Alınır? Gizli tanık, ağır ve ciddi bir tehlikeye uğrama ihtimali nedeniyle özel bir usul ile dinlenmektedir. Gizli tanık, tanık dinlenirken doğrudanlık ve yüzyüzelik ilkesi gereği hazır bulunma hakkına sahip olan kişiler müşteki, sanık, avukatlar vs. hazır olmadan dinlenmektedir CMK md. 58/3. Uygulamada gizli tanığın dinlenmesi konusunda birkaç yöntem olduğunu söylemek mümkündür. Savcılık tarafından yürütülen soruşturma aşamasında; soruştumanın gizliliği ilkesi gereği gizli tanık dinlenirken, tanığı dinleyen savcı ve tutanağı yazacak katip dışında hiç kimse hazır bulunma yetkisine sahip değildir. Soruşturma aşamasında polis ve jandarma tarafından sıklıkla gizli tanık dinlendiği görülmektedir. Gizli tanığın bu şekilde dinlenmesi hukuka aykırı olup elde edilen ifade hukuka aykırı delil nitelğindedir. Kovuşturma aşamasında; kural olarak, tanıklar, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip kişilerin huzurunda dinlenmelidir. Mahkeme, kararını ancak bizzat dinlediği ve tarafların tartışma imkanı bulduğu tanık beyanı deliline dayandırabilir CMK md. 217/1. Gizli tanık bile olsa tarafların soru sorma hakkı saklıdır CMK md. 58/3. Gizli tanık nasıl dinlenirse dinlensin yargılmayı yapan mahkeme, çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkesi gereği taraflara, soru sorma, gizli tanığın beyanının doğruluğunu ve güvenilirliğini denetleme ve tanığın beyanını tartışma imkanı sunmak zorundadır. Gizli tanığın dinlenmesi konusunda iki sistem uygulanmaktadır Birinci yöntemde; gizli tanık, duruşma devam ederken duruşma salonunun dışında bir yerde hazır bulundurulur. Gizli tanığın kimliği saklı tutulur, görüntüsü gizlenir ve sesi değiştirilerek duruşma salonuna aktarılır. Taraflar ve avukatları, gizli tanık mahkeme tarafından dinlendikten sonra soru sorma hakkını kullanabilirler. Sistemin dezavantajları; gizli tanığın etki altında olup olmadığının bilinmemesi, dinlendiği sırada yönelendirilip yönelendirilmediğinin denetlenememesidir. İkinci yöntemde; duruşmada hazır bulunma yetkisine sahip olan müşteki, katılan veya sanık hazır bulunmadan, sadece taraf avukatlarının hazır bulunduğu bir ortamda tanığın kapalı duruşmada dinlenmesidir. Bu yöntemde taraf avukatları, tanığı bizzat görmekte, tanık beyanını denetleme ve doğrudan soru sorma imkanını elde etmektedir. Bu yöntem, son dönemlerde çok az uygulanmaktadır. Gizli Tanıklık Mevzuatı 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu uyarınca tanık koruma tedbirlerine başvurulabilmesi için kanunda belirtilen suçlardan birisi hakkında soruşturma veya kovuşturma bulunması, tedbir uygulanacak kişinin tanık veya yakınlarından biri olması, kişinin hayatı, beden bütünlüğü ve malvarlığı için ağır ve ciddi bir tehlike bulunması, tedbirin ölçülü olması, yetkili mercilerin kararının bulunması gerekir. Türkiye’nin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu göre bir delil aracı olarak gizli tanıklık kurumuna aşağıdaki hallerin gerçekleşmesi halinde başvurulabilir 1. Suça İlişkin Koşullar 5271 sayılı CMK’nın 58/2 maddesi gizli tanıklık kavramını düzenlemektedir. CMK md. 58/5’e göre ancak örgütlü suçlar da tanığın kimliğinin gizlenmesi mümkündür. Uygulamada aşağıdaki suçlar nedeniyle Tanık Koruma Kanunu gereği koruma altına alınması gereken tanıklar gizli tanık olmaktadır Tanık Koruma Kanunu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ve ceza hükmü içeren özel kanunlarda yer alan ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar için tanıklar, tanık koruma tedbiri kapsamına alınabilir. Adi Örgütlerde Kriter TCK 220 çerçevesinde suç işlemek için kurulan örgütler Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar için tanıklar tanık koruma tedbiri kapsamına alınabilir. Siyasi Örgütlerde Kriter TCK 314 Siyasi örgütlerle ilgili suçlarda örgüt üyeliği suçu, propaganda suçu vs. suç ve ceza miktarı sınırlaması olmadan her tanık, koşulları varsa gizli tanık olarak dinlenebilir. 2. Tanığa ilişkin Koşullar CMK 58/3-4 Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa kimlikleri saklı tutulabilir. Tanık Koruma Kanunu ise tanığın koruma tedbiri kapsamına alınması için ağır ve ciddi tehlike kriterini öngörüyor. AİHM ve Anayasa Mahkemesi Kararlarında Gizli Tanıklık AİHM ve Anayasa Mahkemesi, belli koşulların gerçekleşmesi halinde gizli tanık beyanını delil olarak kabul etmektedir. Gizli tanığın dinlenmesi neticesinde elde edilen beyanın delil olarak değerlendirilmesi için her iki mahkemenin aradığı ortak kriterler şunlardır Tanığın kimliğini gizlemek için makul bir sebep olmalıdır. Tanığın, gizli tanık olarak dinlenmesini gerektiren tehlike sanık, sanığın birlikte hareket ettiği kişiler veya yakınlarından kaynaklanmalıdır. Gizli tanık ifadesi hükmün dayandığı “tek delil” olmamalıdır. Mahkeme, hükmünü sadece gizli tanık ifadesine dayandırmamalıdır. Gizli tanık ifadesi, hükümde “tek delil” olarak gösterilmese bile, diğer delillerin yanı sıra hükmün üzerine bina edildiği “esas ve belirleyici delil” ise, sanık veya avukatına tanık ifadesinin güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla yargılamada güvence mekanizmaları sağlanmalıdır. Sanık ve avukatı, gizli tanık ifadesini denetleyecek imkanlardan yoksun bırakılmışsa, adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş sayılır. Gizli Tanığın Dinlenmesi ve Delil Değeri Yargıtay Kararı Kural olarak ceza muhakemesinde taraf sıfatı bulunanların tanık olarak dinlenmemesi gerekir. Bu nedenle davanın tarafı olan sanık ve şüphelinin tanık olarak dinlenmesini Ceza Muhakemesi Kanunu düzenlememiş ancak şeriklerin tanıklığına imkan sağlamıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, görülmekte olan davada yargılanan sanığın, suç ortağı hakkında tanık olarak dinlenilmesi mümkündür. CMK’nın 50. maddesinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar tanık olarak dinlenebilirler, ancak bu tanıkların yeminsiz olarak dinlenmeleri gerekmektedir. Suç ortağının vereceği ifade, kendisinin de suçlanması sonucunu doğuracaksa, tanıklıktan çekinme olanağına sahiptir. CMK CMK’nın 48. maddesinde, temelini Anayasanın 38/5. madde hükmünden alan ve adil yargılanma hakkını güvence altına alan bir düzenlemeye yer verilmiştir. Çekinme hakkı hatırlatılmadan tanığa bu tür soruların yöneltilmesi sonucu alınan cevaplar hukuka aykırı biçimde elde edilen kanıt niteliğindedir, CMK ve hukuka aykırı delil de hükmü esas alınamaz. YCGK 2013/1-251, 2013/454 Sanığın kendisinin de katıldığı suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmemesi, sanığın açıklamalarının delil niteliği taşımayacağı anlamına gelmemektedir. Örneğin, diğer örgüt üyeleri kabul etmediği halde örgüt üyelerinden birisinin suçu birlikte nasıl işlediklerini samimi olarak anlatması ve destekleyişi kanıtların da bulunması halinde elbetteki bu beyan delil olarak değerlendirilecektir. Bu bakımdan bir anlatımın “tanık beyanı” veya “sanık beyanı” olarak adlandırılmasının çok önemi de bulunmamaktadır. AİHM’nin gizli tanıklığın koşullarına dair verdiği Ellis, Simms ve Martin-İngiltere, Daire Kararı kararda özetle, Tanığın kimliğinin gizli tutulması için haklı bir neden olmalıdır; Mahkeme tarafından gizli tanığın beyanının mahkumiyet kararı verilmesi için tek veya esaslı unsur olup olmadığı kararlaştırılmalıdır; Mahkumiyet kararının tek veya ana dayanağı gizli tanığın ifadesi ise, işlemleri ayrıntılı incelemeye tabi tutulmalıdır. Bu koşullar altında tanıkların gizli dinlenmesinde kamu yararı olduğu belirtilmiştir. Aynı kararda çapraz sorgulamanın etkin şekilde yapılmasını arayarak, gizli tanığın beyanının güvenilirliğinin adil ve uygun şekilde değerlendirildiğine kanaat getirerek başvuruyu reddetmiştir. AİHM diğer dairesinin tarihli Başvuru no 26766/05 kararı da aynı prensipler tekrar edilmiştir. Sanığın kendisinin katılmadığı, suç ortaklarının gerçekleştirdiği diğer suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmesi mümkündür. Bir kişinin aynı suça iştirak etmediği takdirde iki sıfatı tanık-sanık birden taşınmasında engel bulunmamaktadır. AİHM de suç ortaklarının tanıklığını kabul etmektedir. Mahkemeye göre ifadenin tanık tarafından değil de kendisi de sanık olan biri tarafından verilmiş olmasının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Bu ifade elle tutulur derecede mahkumiyetin temeli olabilecek nitelikte ise, sözcüğün dar anlamında bir tanık tarafından mı, kendisi de sanık olan biri tarafından mı verildiğinden bağımsız olarak, iddia makamı için bir delildir. Çünkü mahkemeye göre, tanık teriminin AİHS sisteminde “özerk” bir anlamı bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak da AİHS’nin 6/1 ve 6/3-d maddesinin tanığa sağladığı güvenceler, sanık olup açıklamaları “tanıklık” olarak değerlendirilebilecek kişiler bakımından da devreye girebilecektir. Bu bağlamda AİHM’e göre, suça iştirak eden, olayın mağduru, şikayetçi devletin görevlendirdiği gizli/gizli olmayan soruşturmacı ya da tanık olabilir. Gizli tanıklık, kovuşturmanın aleniliği, yargılamanın doğrudan doğruyalığı ve kovuşturma aşamasında tüm yargılama süjelerinin huzurunda delillerin tartışılıp maddi hakikate ulaşması ilkelerine aykırı olmakla beraber kanun koyucu, suç örgütlerinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yapılacak soruşturma ve kovuşturmalarda maddi gerçeğe ulaşmak adına bu prensiplerden vazgeçmeyi göze almıştır. Tanık Koruma Kanunu ve CMK’nın 58/2-5. fıkralarında tanıkların korunmasına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre gizli tanık deliline başvurabilmek için, 1-CMK’nın 58/5. maddesinde tanıklığa konu eylemin bir suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir eylem olması aranırken örgütün faaliyeti dışında işlenen tüm suçlar kapsam dışı bırakılmıştır. Tanık Koruma Kanunu’nda örgütlü suçlar için ceza alt sınırının iki yıl ve daha fazla olması şartı getirilmiştir. Sadece terör örgütünün faaliyetleri kapsamında değerlendirilen suçlar için alt sınır konulmamıştır. Bunun yanında örgüt kapsamında işlenmese bile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren tüm suçlar Tanık Koruma Kanunu kapsamında değerlendirilmiştir. 2-Tanığın taraflar huzurunda dinlenilmesi, tanık ya da yakınları adına ağır tehlike oluşturmalı ve bu tehlike de başka türlü önlenemiyor olmalıdır. Tanık Koruma Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca tehlikelerin ağır ve ciddi olması gerekmektedir. Tehlikenin niteliği, tanığın subjektif algılaması ile değil yetkili makamlarca her somut olayın özelliğine göre yapılacak değerlendirmeyle saptanmalıdır. AİHM, tanıktaki genel bir korkudan ötürü tanığın dinlenilmemesini kabul etmemektedir. AL-KHAWA ve Tahery/İngiltere-AİHM Büyük Dairesi Kararı Korku, doğrudan doğruya yargılanan sanık veya onun yakınlarından kaynaklı olmalıdır. Böyle bir somut korku nedeni yoksa, tanığın korkusunun varlığının başka delille desteklenmesi gereklidir. Bunun için öncelikle tanığın ya da yakınlarının karşılaştığı somut tehdit ve baskılar kolluk görevlilerince belirlenip, yetkili makama sunulmalı, yetkili makamca da bu hususlar göz önünde tutarak, tanığın korkularının yerinde olup olmadığına karar verilmelidir. Ayrıca gerekli görülmesi halinde de özel tedbirler ve alternatiflerle korkunun giderilip giderilemeyeceği değerlendirilmelidir. Tanığın, sanıkla yüz yüze geldiğinde mahcubiyetten korkması ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişinin kendisi olduğunun ortaya çıkmasıyla uğrayacağı itibar kaybı kaygısı “ağır tehlike” kavramı kapsamında değerlendirilemez. Bu değerlendirmeyi yapacak kişi soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısıdır. Polisin veya jandarmanın bu konuda takdir yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle soruşturmada gizli tanıklar kesinlikle Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenmelidir. Kovuşturma aşamasında ise, değerlendirmeyi tanığı dinleyecek olan mahkeme yapacaktır. Mahkeme soruşturma aşamasında koşullar oluşmadığı halde gizli tanık statüsü verilen tanığın bu statüsünü devam ettirmemelidir. Koşulları varsa 5726 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki tedbirler uygulanmalıdır. AİHM, tanığın kimliğini gizleme gerekçesinin tutarlığının ve dayanaklarının araştırılmamış olmasını Sözleşmenin 6. maddesine aykırı bulmuştur. Visser ve diğerleri/Hollanda 2002 Diğer yandan AİHM, polislerin ve benzer statüde görev yapan kamu görevlilerinin kimliklerinin gizli tutulmasını ancak özel koşulların varlığı halinde kabul etmektedir. Vanmechelen/Hollanda 1997 CMK’nın 58/2. maddesine göre gizli tanığın kimliğinin ortaya çıkmaması için mahkeme 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9. maddesinde belirtilen tedbirlere başvurabilir. Gizli tanık kovuşturma aşamasında, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenilebileceği gibi tarafların huzurunda ancak, duruşma salonunun dışında başka bir odada görüntü ve sesi salona aktarılarak gerektiğinde ses ve görüntüsü değiştirilerek ya da duruşma salonunda bulunmakla birlikte kabin, perde vs. gibi tanınmasını engelleyecek şekilde tedbirler alarak dinlenebilir. Gizli tanık, tanıklık ettiği olayları hangi nedenle öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlü olduğu gibi, bu bilgiyle de beyanının gerçeğe uygunluğu denetlenmeli, bunun yanında sanık ve tarafların tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soru sorması engellenmelidir. Ancak hangi yöntemle dinlenilirse dinlenilsin CMK’nın 58/3. maddesinin son cümlesine göre “soru sorma hakkı bulunanların soru sorma hakkı” saklıdır. Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesine göre gizli tanık beyanı tek başına hükme esas alınamaz. Özellikle mahkumiyet kararı, ek başka delil olmadıkça, yalnızca gizli tanık beyanı esas alınarak verilemez. Dinlenen gizli tanığın birden fazla olmasının da önemi yoktur. Delil türü olarak yalnızca gizli tanık beyanına dayanılarak mahkumiyet kararı kurulamaz. Anayasa’nın 36/1. maddesine göre, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanma suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak, iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. AİHS’nin 6. maddesinin 1 numaralı fıkrası ve 3 numaralı fıkrasının d bendine göre, bir suç ile itham edilen herkes iddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmeleri ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek hakkına sahiptir. Bu düzenlemeler karşısında, mahkemenin, iddia makamının tanıkları yanında katılan ya da sanık tarafının tanık dinletme taleplerini de adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirip karara bağlanması gerekir. Kovuşturma aşamasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulmaları gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla beraber eğer bir mahkumiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya kovuşturma aşamasında sorgulama ve sorgulatma olanağı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise, sanığın hakları AİHS’nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olabilir. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bir tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise, bu tanık mutlaka duruşmada dinlenmeli ve taraflara soru sorma imkanı sağlanmalıdır. Bir kimse hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltilebilmesi onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu test etme olanağına sahip olması, adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylece suçlanan kişi aleyhindeki tanık beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama ilkesine uygun olarak onların güvenirliğini huzurda test edebilecek, tanığın inandırıcılığı ve güvenirliği bakımından sorduğu sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkartabilecek ve yargılama makamının uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil savunmanın argümanlarıyla da algılanmasını sağlayabilecektir. AİHS’nin 6. maddesinin 1 numaralı fıkrasının ve aynı maddenin 3 numaralı fıkrasının d bendi, sanığa, aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına, tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir aşamasında itiraz imkanı tanınması gerektiğine işaret etmektedir. Sadak ve diğerleri/Türkiye; B. no;29900/96, 29901/96, 29902/96, 29903/96, CMK’nın 179. maddesine göre sanık duruşmaya tanık getirebileceği gibi mahkemeye davet de ettirebilir. Mahkemede CMK’nın 181/1 maddesine göre tanığın dinlenmesi için belirlenen gün ve saat sanığa ve müdafiine bildirmelidir. Sanık ancak CMK’nın 200. maddesine göre, suç ortaklarının veya tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilmesi halinde, dinleme sırasında mahkeme salonundan çıkarılabilir, ancak tekrar getirildiğinde tutanaklar okunup ve gerektiğinde içeriği anlatılır. CMK’nın 208. maddesi gereğince, “Tanıklar, dinlendikten sonra ancak mahkeme başkanı veya hakimin izniyle duruşma salonundan ayrılabilir.” CMK’nın 212. maddesi uyarınca, tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir. Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışır. CMK’nın 201. maddesine göre, Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilir. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hakim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer soru sorabilir. Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hakimler birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir. CMK’nın 59. maddesine göre, tanıktan tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez. Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir. CMK’nın 204. maddesinde duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini engelleyeceği ya da tehlikeye sokacağı anlaşılan sanığın duruşma salonundan çıkarılacağı, duruşmada hazır bulunması, dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görülmezse oturumun yokluğunda sürdürülüp bitirilebileceği, ancak sanığın müdafii yoksa mahkemece barodan bir müdafii görevlendirilmesinin sağlanması, oturuma yeniden alınan sanığın yokluğunda yapılan işlemlerin açıklanması hükme bağlanmıştır. Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dâhil dermeyan ettikleri delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi halinde, yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir. AİHM Vidal/Belgium, 12351/86, 22/04/1992 Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar 2016/2330. Tanığın Gizli Dinlenmesi ve Savunmanın Soru Sorma Hakkı Tanık Koruma Kanunu’nun 9. maddesi ile CMK’nın 58. maddesi hükümlerinden anlaşılacağı üzere gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlisinin tanık olarak tarafların huzurunda dinlenilmesi yanında tarafların yokluğunda dinlenilmesi olanağı da bulunmaktadır. Duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinleme; tanığın, tarafların huzurunda olmadan, duruşma yapılan yere getirilmeden, görüntü ve sesinin tanınmasını engelleyecek şekilde değiştirilmesi suretiyle dinlenilmesidir. Bu hâlde tanığın bulunduğu yerdeki görüntü ve sesi duruşma yapılan yere değiştirilerek aktarılmakta, taraflar tanığın görüntü ve sesini canlı olarak algılayabilmekte, tanık da tarafları görüp duyabilmektedir. SEGBİS sistemi üzerinden görüntü ve sesi değiştirilerek dinleme bu duruma örnek verilebilir. Ses ya da görüntüsü değiştirilerek özel ortamda dinleme ise; tanık tarafların huzurunda, duruşma yapılan yerde bulunmakta, ses ya da görüntüsü değiştirilerek tanığın tanınması engellenmektedir. Bu hâlde tanık duruşma yapılan yerdedir ve tarafları görüp duyabilmektedir. Ancak tanık özel olarak hazırlanmış bir bölümde bulunmaktadır. Cam veya perde arkası ya da kabin içerisinde bulunan tanığın tanınması engellenerek dinlenilmesi bu duruma örnek verilebilir. Gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerinin bu usule göre tanık olarak dinlenebilmeleri için haklarında verilmiş geçerli bir gizli soruşturmacı görevlendirilmesine dair karar bulunması gereklidir. Bu aşamada tanık beyanının delil olarak ispat gücü bakımından da konunun irdelenmesinde fayda bulunmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin 3. fıkrasının d bendi; “3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir d İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek”, CMK’nın “Delillerin takdir yetkisi” başlıklı 217. maddesi; “ 1 Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir. 2 Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” şeklindedir. Bir kimse hakkında mahkûmiyet kararı verilmeden önce tüm deliller duruşmada ortaya konulmalı, sanığa ve müdafisine bu delillere karşı etkin şekilde itiraz edebilme olanağı tanınmalıdır. Bu kapsamda sanığa ve müdafisine, aleyhine beyanda bulunan tanığın beyanına karşı itiraz etmek ve soru sormak için yeterli ve tam bir imkân tanınmalıdır. Tanığın taraflarca duruşmada sorgulanmasını sağlamak, devletin de görevidir. Sanık ve müdafisi tarafından sorgulanmasına imkân tanınmayan bir tanığın beyanına dayandırılan mahkûmiyet hükmü, tanık beyanının ispat gücünü, sorgulanabilirliği ve inandırıcılığı yönünden tartışmalı hâle getireceğinden savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde görülecek ve AİHS’in 6. maddesi uyarınca adil yargılanma hakkına aykırılık oluşturacaktır. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; ve tarihlerinde gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerine uyuşturucu madde sattığı iddia edilen sanık hakkındaki suçlamaya ilişkin mahkûmiyete dayanak oluşturan tek ve esaslı delilin gizli soruşturma yapan kolluk görevlisince gerçekleştirilen faaliyet uyuşturucu madde satın alınması sonucu düzenlenen rapor ve bu rapora istinaden gizli soruşturma yapan kolluk görevlisi ile sorumlu kolluk görevlisinin beyanları olduğu, 5271 sayılı CMK’nın 58. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtildiği şekilde, adli kolluk görevlisi olan tanıkların kimliklerinin ortaya çıkmasının, kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturduğuna, huzurda dinlenmelerinin tanıklar açısından ağır bir tehlike teşkil edeceğine ve bu tehlikenin başka türlü önlenemeyeceğine ya da maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacağına ilişkin, genel bir korkunun ötesinde doğrudan doğruya sanıktan kaynaklanan, tanıklara yönelmiş tehdit, baskı, cana ve mala zarar verileceğine dair somut bir korkunun varlığını gösteren herhangi bir tespitin bulunmaması karşısında; tanıkların açık kimlik bilgilerinin tespiti suretiyle mahkeme huzurunda dinlenmelerinin, yürütülmekte olan veya ileride yürütülebilecek soruşturmalar bakımından suç ve suçlulukla mücadeleye zarar vereceğine ilişkin Yerel Mahkemece direnme kararına konu hükmün gerekçesinde yer verilen değerlendirmelerin, varsayıma dayanan, usul ve yasaya uygun düşmeyen değerlendirmeler olduğu kabul edilmelidir. Öte yandan, CMK’nın 58. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen koşulların mevcut olduğunun kabul edilip tanıkların duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olanlar bulunmadan dinlenilmelerine karar verildiği durumlarda dahi, maddenin 3. fıkrasındaki “Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntü aktarımı yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır” düzenlemesi gözetilerek, kimlik bilgileri gizli tutulsa bile tanık veya tanıkların sanık ve/veya müdafisinin hazır bulunduğu oturumda dinlenmeleri sırasında ses ve görüntü aktarımı yapılmak suretiyle dinlenmeleri ile sanık ve/veya müdafisine tanıklara soru sorma hakkı tanınması gerektiği dikkate alındığında, sanık ve/veya müdafisinin bulunmadığı ayrı bir oturumda, ses ve görüntü aktarımı da yapılmadan tanıkların dinlenilmeleri de usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin uyuşmazlığa konu uygulamasının usul ve yasaya uygun olmadığının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 3. fıkrasının d bendinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunun kabulü zorunludur. Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi statüsünde oldukları anlaşılan tanıkların, kimlik bilgileri gizli tutulmaksızın, sanık ve müdafisinin hazır bulunduğu oturumda dinlenmeleri ile sanık ve müdafisine tanıklara soru sorma hakkı tanınması gerektiği gözetilmeden, sanık ve müdafisinin bulunmadığı ayrı bir oturumda, kimlik bilgileri de gizli tutulmak suretiyle dinlenmeleri isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir Yargıtay Ceza Genel Tanıklık ve Suç Örgütlerinde Gizli Tanıklık TANIKLIK a Genel Olarak Ceza Muhakemesinde önemli yer tutan tanıklık, yargılamaya konu fiilin fail tarafından işlenip işlenmediği ya da nasıl işlendiği konusunda yargılama makamının kanaate ulaşmasını sağlayan kanıtlardan birisidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun tarihli ve 2013/1-251 Esas 2013/454 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere tanık, kendisine karşı yürütülmeyen bir ceza soruşturmasında, olay hakkında beş duyu ile edindiği algılamaları ifadesiyle açığa vuran kişidir. Kural olarak ceza muhakemesinde taraf sıfatı bulunanların tanık olarak dinlenmemesi gerekir. Bu nedenle davanın tarafı olan sanık ve şüphelinin tanık olarak dinlenmesini Ceza Muhakemesi Kanunu düzenlememiş ancak şeriklerin tanıklığına imkan sağlamıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, görülmekte olan davada yargılanan sanığın, suç ortağı hakkında tanık olarak dinlenilmesi mümkündür. CMK’nın 50. maddesinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar tanık olarak dinlenebilirler, ancak bu tanıkların yeminsiz olarak dinlenmeleri gerekmektedir. Suç ortağının vereceği ifade, kendisinin de suçlanması sonucunu doğuracaksa tanıklıktan çekinme olanağına sahiptir. CMK’nın 48. maddesinde temelini Anayasa’nın 38/5. maddesinden alan ve adil yargılanma hakkını güvenceye bağlayan bir düzenlemeye yer verilmiştir. Çekinme hakkı hatırlatılmadan tanığa bu tür soruların yöneltilmesi sonucu alınan cevaplar hukuka aykırı biçimde elde edilen kanıt niteliğindedir, CMK’nın 206/a ve 217/2. maddeleri hukuka aykırı delil de hükme esas alınamaz. Yargıtay CGK’nın tarihli ve 2013/1-251, 2013/454 sayılı kararı Sanığın kendisinin de katıldığı suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmemesi, sanığın açıklamalarının delil niteliği taşımayacağı anlamına gelmemektedir. Örneğin, diğer örgüt üyeleri kabul etmediği hâlde örgüt üyelerinden birisinin suçu birlikte nasıl işlediklerini samimi olarak anlatması ve destekleyici kanıtların da bulunması hâlinde elbetteki bu beyan delil olarak değerlendirilecektir. Bu bakımdan bir anlatımın “tanık beyanı” veya “sanık beyanı” olarak adlandırılmasının çok önemi de bulunmamaktadır. b Çağrı ve dinleme Sanık duruşmaya tanık getirebileceği gibi mahkemeye davet de ettirebilir. CMK’nın 179. maddesi Mahkeme tanığın dinlenmesi için belirlenen gün ve saati sanığa ve müdafisine bildirmelidir. CMK’nın 181/1. maddesi Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinlenme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçmez. CMK’nın 210/1. maddesi Sanık ancak suç ortaklarının veya tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilmesi hâlinde, dinleme sırasında mahkeme salonundan çıkarılabilir, ancak tekrar getirildiğinde tutanaklar okunup ve gerektiğinde içeriği anlatılır. CMK’nın 200. maddesi Tanıktan, tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez. Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir. CMK’nın 59. maddesi Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir. Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışır. CMK’nın 201. maddesine göre, Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilir. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer soru sorabilir. Heyet hâlinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir. c- Gizli Tanık Kovuşturmanın aleniliği, yargılamanın doğrudan doğruyalığı ve kovuşturma aşamasında tüm yargılama süjeleri huzurunda delillerin tartışılıp maddi hakikate ulaşılması ilkelerine aykırı olmakla beraber kanun koyucu, suç örgütlerinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yapılacak soruşturma ve kovuşturmalarda maddi gerçeğe ulaşmak adına bu prensiplerden vazgeçmeyi göze almıştır. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların ortaya çıkarılması için başvurulabilecek tanıkların, muhatap oldukları tehlike nedeniyle temininde zorluk yaşanmaktadır. Bu nedenledir ki 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nda ve CMK’nın 58/2-5. fıkralarında tanıkların korunmasına ilişkin hükümlere yer verilmiş ve gizli tanıklığın esasları düzenlenmiştir. Gizli tanıklığa başvurabilmek için CMK’nın 58/5. maddesinde tanıklığa konu eylemin bir suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir eylem olması aranırken örgütün faaliyeti dışında işlenen tüm suçlar kapsam dışı bırakılmıştır. Tanık Koruma Kanunu’nda örgütlü suçlar için cezanın alt sınırının iki yıl ve daha fazla olması şartı getirilmiştir. Sadece terör örgütünün faaliyetleri kapsamında değerlendirilen suçlar için alt sınır konulmamıştır. TKK’nın 3/1-b maddesi Bunun yanında örgüt kapsamında işlenmese bile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren tüm suçlar Tanık Koruma Kanunu kapsamında değerlendirilmiştir. Tanığın taraflar huzurunda dinlenilmesi, tanık ya da yakınları adına ağır tehlike oluşturmalı ve bu tehlike başka türlü önlenemiyor olmalıdır. Tanık Koruma Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca tehlikenin ağır ve ciddi olması gerekmektedir. Tehlikenin niteliği, tanığın subjektif algılaması ile değil yetkili makamlarca her somut olayın özelliğine göre yapılacak değerlendirmeyle saptanmalıdır. CMK’nın 58/2. maddesine göre gizli tanığın kimliğinin ortaya çıkmaması için mahkeme 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 9. maddesinde belirtilen tedbirlere başvurabilir. Gizli tanık kovuşturma aşamasında, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenilebileceği gibi tarafların huzurunda ancak, duruşma salonunun dışında başka bir odada görüntü ve sesi salona aktarılarak gerektiğinde ses ve görüntüsü değiştirilerek ya da duruşma salonunda bulunmakla birlikte kabin, perde gibi tanınmasını engelleyecek şekilde tedbirler alınarak dinlenebilir. Gizli tanık, tanıklık ettiği olayları hangi nedenle öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlü olduğu gibi bu bilgiyle de beyanının gerçeğe uygunluğu denetlenmeli, bunun yanında sanık ve tarafların tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soru sorması engellenmelidir. Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesine göre gizli tanık beyanı tek başına hükme esas alınamaz. Özellikle mahkumiyet kararı, ek başka delil olmadıkça, yalnızca gizli tanık beyanı esas alınarak verilemez. Dinlenen gizli tanığın birden fazla olmasının da önemi yoktur. Delil türü olarak yalnızca gizli tanık beyanına dayanılarak mahkumiyet kararı kurulamaz. Kovuşturma aşamasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulması gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla beraber eğer bir mahkumiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya kovuşturma aşamasında sorgulama ve sorgulatma olanağı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları AİHS’nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olabilir. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bir tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık mutlaka duruşmada dinlenmeli ve taraflara soru sorma imkanı sağlanmalıdır. AİHS’nin 6. maddesinin 1 numaralı fıkrasının ve aynı maddenin 3 numaralı fıkrasının d bendi sanığa, aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına, tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir aşamasında itiraz imkanı tanınması gerektiğine işaret etmektedir. Sadak ve diğerleri/Türkiye; B. no;29900/96, 29901/96, 29902/96, 29903/96, Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dahil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli husus, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dahil dermeyan ettikleri delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi hâlinde yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir. AİHM Vidal/Belgium, 12351/86, 22/04/1992 Ceza Genel Avukat Baran Doğan Hukuk Bürosu UYARI Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Makale Yazarlığı İçin Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.
arkadaşlar merhaba. ekim ayında bi adamla kavga etmiştim. o anlık sinirle şikayetçi olmuştum. Çünkü doku zedelenmesi olmuştu. martın 7 sinde mahkeme var ben bu mahkemeye gitmesem ne olur ? olay çok basit abartılcak bişeyi yok. Esas danısmak istediğim açıktan işletme okuyorum. Tekrar ygsye hazırlandım. Deneme sınavlarında 350 ye yakın puan alıyorum. Muhtemelen astsubaylıgı tutturucam. Eğer ben bu mahkemeye gitmezsem astsubaylıgı tutturdugumda arşiv adli sicil araştırmasında önüme engel olurmu ? Avukat degılım ama mahkemeye gıt sıkayetcı degılım de dava dussun gıtmezsen hakım zorla da getırtebılır. quoteOrijinalden alıntı srdr92 Avukat degılım ama mahkemeye gıt sıkayetcı degılım de dava dussun gıtmezsen hakım zorla da getırtebılır. gitmezsem düşmezmi ? Mahkeme çağırınca gitmemek olmaz, 2. duruşmaya polis zoruyla götürürler. quoteOrijinalden alıntı ferther Mahkeme çağırınca gitmemek olmaz, 2. duruşmaya polis zoruyla götürürler. gitmicem yarın ne olcak bakalım ? önüme engel olurmu askeri okullarda? Polis eşliğinde zorla getirtilirsin. Notsadece ilk duruşmaya gitmen yeterli. quoteOrijinalden alıntı Görkem Y. Polis eşliğinde zorla getirtilirsin. Notsadece ilk duruşmaya gitmen yeterli. iyide davacı olan benım ama ? dava düşmezmi belli bi süre sonra Mahkemedeki davalar çocuk oyuncağı değilki kardeşim gitmeyince dava düşsün o olsun bu olsun beş kuruşumu gasp etti diyip dava açsanda o dava yürür. Yani kısacası gitmen gerekiyor yarım doktor candan yarım imam dinden eder quoteOrijinalden alıntı ferther yarım doktor candan yarım imam dinden eder Bu konuyu yorum yazacaktım ancak mesajımı editlemeden ban yanlış yorum yapmışım dalgınlığıma geldiği için,dava düşmez kamu davası olduğu için ancak davalı beraat eder. Avukatların sana bilgi vermesi lazım. Eğer davayı sen açtıysan ilk davaya gidicen adalet felan nerde ise zaten hem hakime olay ne ise ayrıntılı anlatıcan avukatlarda anlatıcak sonrasında ise hakim sana bundan sonra gel / gelmene gerek yok gibi bilgileri verir. Amele midir nedir,gitmezsem dava düşmez mi dyor Üstteki arkadaş JohnLord avukat olduğuna eminmisin? HUMK yürürlükten kalktı, ayrıca olay CMK ile ilgili. Duruşmaya gitmezsen davaya devam olunur. Savcının yetkisindedir, ama şikayetini gidip geri çekersen dava düşer. Yani gitmen lazım. Müşteki isen ve takip etmezsen dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Olacağı bu. Davalının davayı takip etme zorunluluğu yoktur sadece. Yokluğunda karar verilebilir. Ancak davacı duruşmasına gelmiyorsa, dosya işlemden kaldırılır ve düşer. Sonra yenileyip de 1 defadan fazla takipsiz bırakırsan dava açılmamış sayılır. Ve bütün talepler son bulur. quoteOrijinalden alıntı Kulak Misafiri Müşteki isen ve takip etmezsen dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Olacağı bu. Davalının davayı takip etme zorunluluğu yoktur sadece. Yokluğunda karar verilebilir. Ancak davacı duruşmasına gelmiyorsa, dosya işlemden kaldırılır ve düşer. Sonra yenileyip de 1 defadan fazla takipsiz bırakırsan dava açılmamış sayılır. Ve bütün talepler son bulur. Bu kamu davası. CMK Madde 235 - 1 Mağdur, şikâyetçi veya vekilinin, dilekçelerinde veya tutanağa geçirilmiş olan beyanlarında belirttikleri adresleri tebligata esas alınır. 2 Bu adrese çıkartılan çağrıya rağmen gelmeyen kimseye yeniden tebligatta bulunulmaz. CMK 146/7 - Müştekinin ifadesi maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için gerekiyorsa müşteki hakkında da zorla getirme kararı verilebilir. Hakim dinlemek isterse zorla getirir. Yoksa iddianameyi savcı hazırlamıştır ve onun davasıdır artık. hocam noldu gittiniz mi mahkemeye quoteOrijinalden alıntı STAN-erdem hocam noldu gittiniz mi mahkemeye o nasıl bir imzadır öyle Sayfaya Git Sayfa
avukatların genellikle işçi mahkemesi diye tanımladıkları kararların büyük çoğunlukla işçi lehine verilmesidir. avukatlara "iş mahkemesinde bir daha iş veren vekili olmayacağım" diye yemin ettirebilen hukuk mahkemesi. 2012'de açılmış bir davayı 2014'de karara bağlayıp, 2015'de yargıtay'ın kararı bozması ile bürokrasinin et kemiğe bürünmüş 2015'de karar çıkarsa tekrar yargıtay'a gidecek onunda tekrar incelemesi 2016 sonlarına denk gelir diye düşünüyorum. tam bir ötesinden edit hala yargıtay'da 2011'den itibaren açıldığını hesaplarsak 2017 sonu yargıtay kararı çıksa iyidir. başvurusu, giderleri ile "allahından bulsun boşver, büyüklük sende kalsın" dedirten mahkeme nasıl yapacağını da bilmeyince işler iyice karışıyor. bilgili yazarlar yeşillendirebilir. 7036 sayılı iş mahkemeleri kanunu ile birlikte dava açabilmek için bazı uyuşmazlıklar açısından arabulucuya başvurma şartının getirildiği bilgi için bkz. temyiz süresi ve sürenin başlangıcı değişti bu mahkemede. eskisi gibi tefhimden itibaren başlamıyor süre artık. tebliğden itibaren on dört gün oldu bence bu değişiklikle yıllardır süregelen bir garabetten kurtuldu türk hukuk alemi. sırf süre tefhimle başlıyor diye özel hukukta aslında olmayan süre tutum mefhumu defacto olarak varlığını sürdürüyordu ki bir hukuk düzeni için yasa dışı yol oluşması kadar tehlikeli çok az şey vardır. darısı temyizi tefhimle başlayan diğer hukuk ben temyiz dedim siz istinafı da dahil edin ona büyük ihtimalle tazminat olayı. herhangi bir iş mahkemesi avukatına git velli bir yüzde karşılığı hemen açar. tanıdık ve ya tavsiye pek işe yaramıyor maalesef. 11 yıl sürdü bizimki. 2008 dava açılış, 2019 kesinleşme şerhi. bu süreçte defalarca şahitler dinlendi. hakim değişti. keşifler tekrar yapıldı. şahitler tekrar dinlendi. en nihayetinde bitti kazandık. verdik icraya. sonuç şirket bu süre içinde battığı için hiçbir şey süreçte yaptığımız masraf ise alacağımızdan sunal'ın davacı filmi abartılmış bir komedi filmi değilmiş. onu öğrenmiş olduk. benimde davamın olduğu fakat süreçle alakalı soru sormak istediğim, avukat yazarlar yeşillendirebilirse makbule geçer. hakimleri ekseriyetle ihsas- rey yapmaktadır. yeterki biraz yemleyin. gerisi formaliteler vs. ilk 6 yıl okey diğer 2 yıl için tanık bildirin dedi az önce şaka gibi * ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
Ülkemizde bulunan mahkemeler ve görevleri Türkiye Cumhuriyeti yargı teşkilatını belirli başlıklar altında inceleyecek olursak bunlardan ilki Adli Yargı mahkemeleridir. Adli Yargı mahkemeleri hukuk ve ceza mahkemeleri olmak üzere ikiye ayrılır. Hukuk Mahkemeleri alt dalları ise sulh, asliye ve özel kanunla kurulan hukuk mahkemeleridir. Özel kanunla kurulan hukuk mahkemeleri türleri de aile, icra, iş, ticaret ve kadastro mahkemeleridir. Ceza Mahkemeleri ise asliye ceza, ağır ceza kanunla kurulan ceza mahkemeleridir. Yine özel kanun ceza mahkemeleri de çocuk ve güvenlik mahkemeleridir. Teşkilatın ikinci mahkeme türü Idari yargı mahkemeleri. Bunlar da bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleridir. Teşkilatın üçüncü mahkeme türü olan yüksek mahkemeler Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, Uyuşmazlık mahkemesi ve Danıştay'dır. Teşkilatın son mahkeme türü ise Sayıştay'dir. Mahkeme Çeşitleri Ve Görev Dağılımları Mahkeme, taraflar arasındaki hukuki anlaşmazlıkları davaları hukukun üstünlüğüne uygun olarak, sivil, cezai ve idari konularda adaleti sağlamak üzere yetkilendirilmiş, toplum yapısına ve kültüre göre değişiklikler gösterebilen bir yargılama formudur. Mahkemeler genellikle bir devlet kurumu şeklinde teşkilatlanır. Mahkeme Çeşitleri Mahkeme esas itibariyle hüküm sözcüğünden türetilmiştir. Anayasanın 9. maddesinde yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanıldığı belirtilmiştir. Anayasa Yargısı Anayasa Mahkemesi Kanun hükmündeki kararnamelerin, kanunların ve TBMM iç tüzüğünün anayasaya esas ve şekil bakımından uygunluğunu kontrol eden mahkemeye Anayasa Mahkemesi denir. Anayasa da olan değişiklikleri, yalnızca şekil bakımından denetler ve inceler. Görevleri Norm denetimi Bireysel başvuru Siyasi parti kapatma davaları Yasama dokunulmazlığının kaldırılması ve milletvekilliğinin düşmesine karşı açılan davalar Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, yüksek mahkeme üyeleri gibi bazı kişileri yüce divan sıfatıyla yargılamak Uyuşmazlık mahkemesine başkan seçmek Siyasi parti mali denetimi MAHKEMELER ADLÎ YARGI - İDARÎ YARGI ADLÎ YARGI ADLÎ YARGI MAHKEMELERİ Konu bakımından A Hukuk Yargısı B Ceza Yargısı Derece bakımından 1 İlk derece mahkemeleri 2 İstinaf 3 Temyiz İLK DERECE ADLÎ YARGI MAHKEMELERİ A HUKUK YARGISI Medenî Yargı Hukuk Daireleri Daha çok ticari davalarla ilgilenir - Asliye Hukuk Mahkemeleri Genel Yetkili. Büyük miktarlardaki TL'den fazla ticari anlaşmazlıklarla ilgilenir - Sulh Hukuk Mahkemeleri Belirli davalar - HMK taşınmaz kirası, ortaklığın giderilmesi, vb. Daha küçük miktarlardaki TL kadar ticari anlaşmazlıklarla ilgilenir - Uzmanlık Mahkemeleri Aile Mahkemeleri, Ticaret Mahkemeleri, İş Mahkemeleri, Tüketici Mahkemeleri, Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemeleri, İcra Hukuk Mahkemeleri, Kadastro Mahkemeleri B CEZA YARGISI - Asliye Ceza Mahkemeleri Genel Yetkili , 2 yıldan 80 yıla kadar fazla cezalar gerektiren suçlarla - Ağır Ceza Mahkemeleri 10 yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlar + özel olarak belirtilmiş suçlar yağma, resmi belgede sahtecilik, hileli iflas, vb. - Uzmanlık Mahkemeleri Çocuk Mahkemeleri, Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleri, Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi, İcra Ceza Mahkemesi - Sulh Ceza Mahkemeleri 2 yıla kadar olan cezalar gerektiren suçlarla - Sulh Ceza Hâkimlikleri mahkeme değildir. Gözaltı, arama, yakalama, tutuklama, vb.. Özel Yetkili Mahkemeler Devlet güvenliğini ilgilendiren önemli davalarda İSTİNAF BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ Bölge adliye mahkemesi, diğer bir deyişle istinaf mahkemesi; ilk derece hukuk ve ceza mahkemelerinin kural olarak son kararlarına karşı yapılan istinaf başvurularını incelemekle görevli üst derece mahkemesidir. Hukuk ve ceza uyuşmazlıkları hakkında karar veren tüm yerel mahkemeler ilk derece mahkemesi, istinaf yargılaması yapan bölge adliye mahkemeleri istinaf mahkemeleri ise ikinci derece asıl derece mahkemesi olarak nitelendirilir. 5235 sayılı Kanun Uygulamada bölge adliye mahkemeleri için “BAM” kısaltması kullanılmaktadır. - Hukuk yargısı + Ceza yargısı - Hukuk daireleri + Ceza Daireleri - Ankara, Antalya, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Samsun, Adana, Bursa, Konya, Sakarya, Diyarbakır, Kayseri, Trabzon, Van illerinde Bölge Adliye mahkemeleri bulunmaktadır. - İlk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı, istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf incelemesinde hem vakıa hem hukuk değerlendirmesi yapılır. - Başvuru üzerine a başvurunun reddi +düzeltme, b ilk derece mahkemesinin hükmünün bozulması ya da c davanın BAM tarafından yeniden görülmesi kararı verilir. İlk derece mahkemesi karara uymak zorundadır. TEMYİZ YARGITAY Ceza ve hukuk yargısı için, üst derece mahkemesidir. Bölge adliye mahkemeleri kararlarının “temyiz merciidir.” Temyiz incelemesinde, vakıa incelemesi ya da yeniden yargılama yapılmaz, bölge adliye mahkemesi kararının hukuka uygunluğunun denetimi yapılır. Buna göre onama» veya bozma» kararı verilir. - Hukuk İşleri Daireleri ve Ceza İşleri Daireleri Bölge adliye mahkemeleri direnebilir - Hukuk Genel Kurulu ve Ceza Genel Kurulu Bölge adliye mahkemeleri ya da daireler direnemez, uymak zorundadırlar - Yargıtay Üyeleri 1. sınıfa ayrıldıktan sonra en az 3 yıl görev yapmış adlî yargı hâkimleri ve cumhuriyet savcıları arasından HSK tarafından seçilir. İDARÎ YARGI İdarî davalar 1- İptal Davası - Hukuka aykırı olduğu iddia edilen idarî işlemin sadece iptali talep edilir. 2- Tam Yargı Davası - İdarî işlem veya eylemlerden zarar görenlerin, zararlarının giderilmesi talep edilir. 3- İdarî Sözleşmelerden Doğan Davalar - İdari Yargılama Usulü Kanunu İYUK uygulanır. İDARÎ YARGI İlk Derece - A İdare Mahkemeleri İdarî davalarda genel yetkili mahkemelerdir. - B Vergi Mahkemeleri Vergi ve benzeri malî yükümlülüklerden kaynaklanan uyuşmazlıklara bakarlar. İstinaf - Bölge İdare Mahkemeleri Yargı çevresi içerisinde bulunan idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurularını karara bağlar. İdarî Dava Daireleri + Vergi Dava Daireleri 7 ilde a Başvurunun reddi b Kabulü ve BİM tarafından yeniden karar verme DANIŞTAY Temyiz - Bölge İdare Mahkemeleri kararlarına karşı yapılacak temyiz başvurularını karara bağlar. - İdarî Dava Daireleri + Vergi Dava Daireleri Onama ya da bozma kararı - Bölge İdare Mahkemeleri direnebilir. - İdarî Dava Daireleri Kurulu + Vergi Dava Daireleri Kurulu Bölge İdare Mahkemeleri ve daireler uymak zorundadır. - Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında danışma organı olarak hizmet etme görevi de vardır. - ! Bazı idarî davalarda ilk derece mahkemesidir. Danıştay K. Örn Cumhurbaşkanı kararları, ülke genelinde uygulanacak yönetmelikler ve diğer düzenleyici işlemler, vb. - Danıştay Üyeleri 3/4’ü 1. sınıfa ayrıldıktan sonra 3 yıl çalışmış idarî yargı hâkim ve savcılarından HSK tarafından, 1/4’ü Danıştay Kanunu sayılmış ve çeşitli görevlerde bulunmuş kişiler arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçilir. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ “Adlî yargı ve idarî yargı mercileri arasında çıkabilecek, olumlu ya da olumsuz, görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.” Başkan Anayasa Mahkemesi tarafından, kendi üyeleri arasından seçilir. 3 Asıl-3 Yedek Üye Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından daire başkanları ve üyeleri arasından 3 Asıl - 3 Yedek Üye Danıştay Genel Kurulu tarafından daire başkanları ve üyeleri arasından HÂKİMLER VE SAVCILAR KURULU Toplam 13 üye Görev süresi 4 yıl - 1 Adalet Bakanı - 1 Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı - Cumhurbaşkanı 3 üye adlî yargı 1. sınıf hâkim ve savcılardan 1 üye idarî yargı 1. sınıf hâkim ve savcılardan - TBMM 1. oylama 2/3, 2. oylama 3/5, yoksa ad çekme 3 üye Yargıtay’dan 1 üye Danıştay’dan 3 üye hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri / 15 yıllık serbest avukatlardan SEÇİM YARGISI Yüksek Seçim Kurulu ve seçim kurulları HESAP YARGISI SAYIŞTAY Teşkilatın son mahkeme türü ise Sayıştay olup HESAP YARGISInı içerir
is mahkemesine şahit olarak gitmemek