BakaraSûresi – 127. Ayet Tarih: 24/04/2012 | Yazar: admin Türkçe Okunuşu: Rabbenâ tegabbel minnâ. inneke entessemiul alîm. Türkçe Anlamı: Ey Rabbimiz! Bizden (yaptığımızı) kabul buyur. Şüphesiz sen (bizi hakkıyla) işiten ve bilensin. Açıklama: Bu duâ Hz. İbrahim aleyhisselâm tarafından yapılmıştır. İmdiher kim iki gün için­de (Mina’dan dön­mek için) acele eder­se onun üze­ri­ne günah yok­tur, geri ka­la­na da günah yok­tur. (Bu) Mut­ta­kî olan için­dir. Ve Allah’tan kor­ku­nuz ve bi­li­niz ki, siz­ler İkigün içinde (Mina’dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, (bekleyip) geri kalana da günah yoktur. (Her ikisi de geçerlidir, bu) Sakınan (takva ehli) için (uygun bir yoldur). Allah’tan korkup (ibadet ve hizmetlerde gevşeklik yapmaktan) sakının ve gerçekten bilin ki, siz O’na döndürülüp, bir araya getirileceksiniz. SayfaBakara Suresi 203 Ve 210. Ayetler Ve Türkçe Meal | İzlesene.com. 31. Sayfa Bakara Suresi 203 Ve 210. Ayetler Ve Türkçe Meal. Kur'an-ı Kerim'in 2. Suresi Bakara Suresi En Uzun Suredir. 286 İkiyüz Seksen Altı Ayettir. Büyük Bölümü Medine De, Çok Ve Az Bölümü Mekke De İnmiştir. 203. YüceAllah Bakara suresini bu iki ayet ile sona erdirdi. Bu iki ayet bir evde üç gece okundu mu artık şeytan ona yaklaşamaz. Bakara suresi okunuşu nasıldır? Bakara suresini dinle, Bakara suresi oku, Bakara suresi dinle! Haberler.com. 0:40. 97 Kadir Suresi Kuran'ı Kerim Meal Oku,Arapçasını Dinle, Okunuşu ve Maili, Videolu sesli BakaraSuresi 203. Ayetinin Meali (Anlamı): Sayılı günlerde Allah’ı tekbirlerle zikredin. İki gün içinde Minâ’da görevini çabucak tamamlayıp dönmek isteyene bir günah olmadığı gibi, orada daha fazla kalana da bir günah yoktur. Bu durum, günahlardan sakınanlar içindir. qiqlVXc. İslam'ın 5 şartından ikincisi namazdır. Müslümanlar günde 5 vakit namaz kılar. Ancak namaz kılarken okunması gereken bazı dualar ve sureler vardır. Salli Barik namazlarda okunan dualardandır. Bu yüzden ezbere bilinmesi önemlidir. Namazların son rekatında Ettehiyyatü duasının ardından okunur. Öneri Allahümme Salli Duası Arapça OkunuşuAllâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün Salli Duası Türkçe AnlamıAllah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de Barik Duası Arapça OkunuşuAllâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün Barik Duası Türkçe AnlamıEy Allah'ım! İbrâhîm'e Aleyhisselâm ve âline bereketler ihsan ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed'e Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ve âline de bereketler ihsan eyle. Muhakkak Sen hamîd övülen ve mecîd'sin şanı büyük.Salli Barik Duaları Ne Zaman Okunur?Salli ve Barik duaları namazın son oturuşunda, selam vermeden önce okunan dualardır. Kuran'da ayet olarak geçmemesine rağmen namazlarda okunması Barik Salavat Mı?Salli ve Bârik duaları içerisinde Hazreti Peygambere salavat da geçen ve salavatın önemini de belirten dualardandır. Bakara suresi Kur’ân-ı Kerîm’in en uzun suresi olarak bilinmektedir. HZ. Musa dönemindeki olaylardan başlayıp birçok İslâm hukukunun ana konularıyla ilgili hüküm içermektedir. Müslümanlar Bakara suresi nasıl okunur, Bakara suresi kaç ayettir, Bakara suresi Türkçe meali nedir? soruların yanıtlarını merak ediyorlardı. İşte ayrıntılar... Bakara Suresi Arapça BAKARA SURESİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Bakara Suresi Tefsiri Sûrenin ilk âyetlerinin hicretten sonra Medine’de ilk nâzil olan âyetler olduğu kabul edilir. Bununla beraber bütün Kur’ân-ı Kerîm’in en son nâzil olduğu rivayet edilen “vetteķū yevmen = واتّقوا يوماً ” âyeti de yine bu sûrededir âyet 281. Buna göre hicretten sonra inmeye başlayan sûrenin nüzûlü dokuz on yıl sürmüş ve bütün Medine devri boyunca devam etmiştir. Âyet sayısı ihtilâflı olmakla birlikte Kûfeliler’in sayımına göre 286’dır. Fâsıla*ları, “kalk düşünelim” anlamına gelen قم لندبر sözündeki ب، د، ر، ق، ل، م، ن harfleridir. Bakara sûresine ayrıca içindeki Âyetü’l-kürsî’den âyet 255 dolayı Sûretü’l-kürsî, ihtiva ettiği hükümlerin çokluğu sebebiyle Füstâtü’l-Kur’ân adları da verilmiştir. Sûrenin biri “senâm” zirve, diğeri “zehrâ” parlak beyaz, nurlu olmak üzere iki de lakabı vardır. Nitekim üçüncü sûre olan Âl-i İmrân ile birlikte bu iki sûreye “Zehrâvân” denilmiştir. Türkçe’de “hatim başı” veya “büyük elif-lâm-mîm” diye de adlandırılır. Ancak en meşhur adı Bakara’dır. Arapça’da “sığır, inek” anlamına gelen bu söz sûrede genel olarak sığır cinsi için değil bir tek inek için kullanılmıştır. Tevrat’ın Tesniye bölümünde de yer aldığı üzere 21, 1-9 Hz. Mûsâ devrinde, İsrâiloğulları arasında fâili bulunamayan bir cinayetten dolayı diyet olarak kurban edilmesi gereken bu ineğin bazı özellikleri vardı. Peygamberlere ayrıntılı sorular sormanın uygun olmadığı yolunda birtakım uyarıları da ihtiva eden bu hikâye Kur’ân-ı Kerîm’de yalnızca bu sûrede geçmektedir âyet 67-71. Bakara sûresi sadece sayfa ve âyet sayısı bakımından Kur’an’ın en uzun sûresi değil, aynı zamanda içine aldığı konuların çokluğu ve çeşitliliği bakımından da çok yönlü bir sûresidir. Sûrede başta iman esasları olmak üzere insanın yaratılışı, kıblenin değişmesi, namaz, oruç, hac, sadaka, boşanma, nesep, nafaka, borçların kaydedilmesi gibi pek çok konuya yer verilmiştir. Bunlar doğrudan doğruya veya dolaylı olarak dini ve dindarlığı ilgilendiren meselelerdir. İslâmiyet’in gelişme ve yayılma süreci içinde değişik zamanlarda gündeme gelmiş olan bu konular, daha önce veya daha sonra nâzil olan diğer sûrelerdeki âyetlerle de ilişkilidir. Uzun aralıklarla bölüm bölüm inen ve birbirinden farklı konuları ihtiva eden sûrenin nüzûlünü tek sebebe bağlı olarak açıklamak mümkün görünmemektedir. Bununla beraber sûrenin muhtevası anlatılırken yeri geldikçe o kısmın nüzûl sebebine de işaret edilecektir. Dikkatle incelendiği zaman baştan sona sûrede ön planda tutulan ana hedeflerin üç noktada yoğunluk kazandığı görülür. 1. İslâm dininin iman esaslarını açıklamak, bilhassa Âyetü’l-kürsî’de doruk noktasına varan tek tanrı tevhid inancının özelliklerini belirtmek, müslümanların nasıl bir tanrı inancına sahip olmaları gerektiğini ortaya koymak. 2. Kur’an hidayetinin ne olduğunu âyet 185 ve bu hidayet karşısında çeşitli insan gruplarının durumunu ve yerini belirlemek. 3. Müslümanların başka dinlerin mensuplarından ayrı, müstakil bir cemaat ve kendine mahsus vasıfları bulunan bir ümmet olduklarını ortaya koymak, bu ümmetin toplu davranış kurallarını belirtmek; bununla ilgili olarak İsrâiloğulları’nın din anlayışı ve uygulamasında içine düştükleri yanılgı ve sapmalardan çarpıcı örnekler vererek müslümanları uyarmak. Daha önce Mekke devrinde nâzil olan sûre ve âyetlerde iman ve itikad konularına ağırlık verildiği ve bu gibi konulara ferdî psikoloji açısından yaklaşıldığı görülür. Putperestliğin ve ilkel din anlayışının zihin bulandıran belirsizliği karşısında kâinat ve hayat olaylarını tek tanrı inancının ışığında ele alan ve açıklayan yeni dinin ilkelerindeki tutarlılık ve berraklık savunulur. Mekke devrinde nâzil olan âyetlerde gözetilen hedef, kişiyi içine düştüğü inanç çelişkisinden kurtarmak ve ferdî mânada hidayete kavuşturmaktır. Oysa Medine devrinde artık müslümanlar tek tek inanç arayışı içinde olan kişiler değil diğer dinlerin mensupları ve inanç grupları karşısında belli bir cemaattir. O zamana kadar gelen âyetlerle hidayet ve takvânın fert açısından taşıdığı mânalar zaten ortaya konmuş bulunmaktadır. Artık bu gibi İslâmî kavramların toplum açısından ne anlam ifade ettiğinin açıklanmasına, birtakım toplu davranış örnekleriyle ortaya konmasına sıra gelmiştir. İslâmiyet mücerret kavramlar üzerine kurulu bir felsefî sistem değil, iyi hareket ve güzel davranış demek olan “sâlih ameller” dini olduğuna göre müslüman toplumuna yön verecek ilke ve kuralların bilinmesine ihtiyaç vardır. Bundan dolayı sûrenin pek çok fâsılası çoğul sigasıyla gelmiş, sûre, sonu büyük kurtuluşa çıkan iman ve hidayet yolunun yolcularını belirleyerek ve bu kitabın onlar için hidayet rehberi olduğunu ilân ederek söze başlamıştır. Bu bakımdan bütünüyle Fâtiha sûresindeki, “Ey Rabbimiz, sen bizi doğru yola ulaştır!” duasının âyet 6 cevabı ve açıklaması gibidir. Fâtiha sûresinde Allah’tan istenen hidayetin ne olduğu bütün yönleriyle bu sûrede açıklanır; hem iman ve itikad esasları bakımından, hem de o imanın gereği olan ibadet ve davranış örnekleri bakımından ortaya konur. Dindarlığı belirleyen şekil ve kurallarla birlikte o kuralların hangi mânevî hedefleri ve ne gibi ince hikmetleri gözettiği de bildirilir. Buna göre dindarlığın bir yönüyle disiplin, ciddiyet, itaat ve teslimiyet, diğer yönüyle bilgi, tefekkür, basîret, hikmet, sevgi ve samimiyet olduğu ortaya konur. Sûrenin ilk âyetleri, söz konusu hidayet karşısında çeşitli insan gruplarının yerini belirleyen bir giriş mahiyetindedir. Buna göre insanlar müminler, kâfirler, bir de iki yüzlü kararsızlar olarak üçe ayrılırlar. Bu üçüncü gruptan olan iki yüzlülerden bir kısmına, daha sonra nâzil olan Nisâ âyet 137-145, Tevbe âyet 66-67 ve Münâfıkūn sûrelerinde “münafık” adı verilecektir. Bu girişten sonra Allah’a ibadet etmenin kulluğun tabii gereği olduğu açıklanır. Göklerde ve yeryüzünde meydana gelen ve bize alelâde gibi görünen olayların rabbin yüce kudretini tanıttığına dikkat çekilir. Ancak dindar olmak için o kudretin varlığını bilmek yetmez, vahiy yoluyla gelen ilâhî emirleri kabul edip onlara uymak gerekir. Çünkü gerçekte hidayetin ne olduğunu yalnızca vahiy bildirir âyet 21-24. Vahyin önemi ve onun kul gücünün üstünde bir bilgi çeşidi olduğu kesin bir dille ortaya konduktan sonra inananlarla inanmayanların vahiy karşısındaki değişik tavırları gözler önüne serilir. İnsanlar yok iken yaratılmışlar, sonra ölecekler, daha sonra diriltilecekler ve en sonunda da Allah’ın huzurunda hesaba çekileceklerdir. Birçok kimse bu gerçeği görmezlikten gelip inkâra sapar. Onlar Allah’a karşı üstlendikleri kulluk andını tutacak yerde yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Böyleleri hüsrana uğrayacaklardır âyet 27-29. İnsanları kendi yaratılış sebepleri üzerinde düşünmeye sevkeden bu âyetler ilk insanın yaratılışını merak konusu yapar. Bundan sonraki âyetler bu merakı gidermeye yöneliktir. Âdem yeryüzünde halife olarak yaratılmış, bilgi edinme yeteneğiyle donatılmış ve kendisine isimler öğretilmiş, bu özelliğiyle de meleklere üstün tutulmuştur. Bununla beraber eşiyle birlikte yedikleri yasak meyve yüzünden günah işlemişler ve cennetten çıkarılmışlardır. Sonra Allah yine de onlara acımış, tövbe etmeyi öğretmiş ve her ikisini de bağışlamıştır âyet 35-39. Bu âyetler, yahudi ve hıristiyanların ilk günah bk. ASLÎ GÜNAH hakkındaki nazariyelerinin vahiy temelinden yoksun, asılsız bir iddia oluğunu ortaya koyar. Aslında bağışlanmış olan bir günahın nesilden nesile sürüp gittiğini akıl ve mantık da kabul etmez. Burada anlatılmak istenen şey, Âdem ile Havvâ’nın şeytana ve nefislerine uyup günah işlemeleri, sonra tövbe edip bağışlanmaları şeklinde kendini gösteren bu iniş ve çıkışların onların soyundan gelen herkes için daima mümkün ve muhtemel olduğudur. Allah’ın emirlerine uymak ve şeytanın fitnesinden sakınmak konusunda Âdemoğulları’na dikkatli ve iradeli olmaları gerektiği yolunda bir uyarıdır. Allah’a inanan, O’ndan bağışlanma dileyenler için korkuya mahal yoktur; çünkü onlar bağışlanacaklardır. Korkması gerekenler, inkâr edenler ve inkârda direnenlerdir; çünkü onlar ateşte süresiz kalacaklardır. Sûrenin bundan sonraki âyetleri 40101, bir insanın hayatında görülebilen iniş ve çıkışların kavimlerin hayatında da görülebileceğini anlatmak üzere yahudilere eski şanlı geçmişlerinden bazı önemli olayları hatırlatır. Hz. Yakūb’un soyundan gelmeleri, Tevrat hidayetine ve tevhid inancına sahip olmaları kendileri için büyük bir nimet ve üstünlük sebebidir. Mısır’daki kölelikten de Allah’ın yardımıyla kurtuldular. Çölde susuz kaldıkları zaman suya, açlık tehlikesi karşısında bıldırcın akınına ve kudret helvasına kavuştular. Allah’ın bunca nimetlerine karşılık hemen her defasında yine de kendi kurtarıcılarına karşı gelmekten, peygamberlerini üzmekten, hatta bazılarını öldürmekten geri kalmadılar. Daha kötüsü, Mısır’daki eski efendilerinin taptığı kutsal Apis öküzünün bir benzeri olan altın buzağı heykeline tapmaya başladılar. Oysa Allah’tan başkasına tapmayacaklarına dair kesin söz vermişler ve and içmişlerdi. Allah’a verdikleri sözü tutmadılar, nimetlere nankörlük ettiler. Allah’ın kurban edilmesini emrettiği o ineği kesmemek için çok direndiler. Her seferinde bir başka bahane ile geldiler, söz konusu ineğin daha başka hangi özellikleri bulunduğunu sordular. Nihayet onun hiç çifte koşulmamış, parlak altın sarısı, iyi gelişmiş ve görenleri imrendirecek güzellikte bir inek olduğu kesinleşti. Kendi cinsinin bütün üstün özelliklerini taşıyan bu yaratık beden yapısı ile kutsal Apis öküzünü andırıyor, altın sarısı rengiyle de yahudinin altına karşı duyduğu sevgiyi temsil ediyordu. Bu iki sebepten dolayı mutlaka kesilmesi, kurban edilmesi gerekiyordu. Ancak böyle bir kurban sayesinde onlar esaretle geçen eski Mısır günlerinin etkisinden kurtulacaklardı. Yine ancak bu özellikte bir kurban sayesinde altına karşı düşkünlükleri biraz engellenmiş olacaktı. Sonuçta istemeye istemeye böyle bir kurbanı bulup kestiler. Hani neredeyse ondan vazgeçiyorlardı. Hz. Peygamber hicretin hemen ardından Medine’deki bazı yahudi kabileleriyle dostluk antlaşması imzaladı. Putperestliğe karşı vereceği mücadelede onların desteğini sağlamak, en azından onların karşısına çakmalarına engel olmak istiyordu. İşte Bakara sûresinin yahudilerle ilgili olan bu bölümleri, Hz. Peygamber’in yahudi cemaatleriyle ilişkiye girdiği sıralarda nâzil olmuştu. Bu sebeple Bakara sûresindeki “ehl-i kitap” tabiri daha çok yahudiler için geçerli olup müslümanların hıristiyan cemaatlerle ilişki kurmaları Uhud Savaşı’ndan sonra, İslâmiyet’in Medine dışına yayılmaya başlamasıyla mümkün olmuştur. Bu ilişkiler bundan sonraki Âl-i İmrân sûresinde söz konusu edilecektir. Hz. Peygamber, aradaki yazılı antlaşmalara rağmen Medine’deki yahudi müttefiklerinden beklediği desteği göremedi. Onlar hemen her hadisede müşriklerle birlik olup müslümanları arkadan vurmaya çalıştılar. Oysa kendi kitapları olan Tevrat’ı tasdik eden Kur’an’a herkesten önce inanmaları gerekiyordu. Çünkü vahyi, peygamberin kim olduğunu, hatta gelecek olan peygamberin bazı özelliklerini biliyorlardı. Bütün bunlardan dolayı sûrenin 41. âyeti onlara, “Bari inkâr edenlerin ilki siz olmayın!” şeklinde sitem etmektedir. “Ne zaman onlar bir antlaşma yaptılarsa yine kendi içlerinden bir grup onu bozmadı mı? Zaten onların çoğu inanmazlar” âyet 100. Yahudilerin vaktiyle kendi peygamberlerine karşı da aynı hırçın ve dönek tutumu sergilediklerini bildiren ve bunu canlı misallerle gözler önüne seren bu âyetler, onların ne kadar güvenilmez insanlar olduklarını ortaya koyar. Fâtiha sûresindeki “gazaba uğramış olanlar” ifadesinin bir bakıma gerekçesi ve tefsiri sayılan bu âyetlerde müslümanlara yahudinin karakter yapısını tanıtma hedefi güdülmüş olduğu söylenebilir. Ancak esas hedefin bundan da ötede bir mesajı gözettiği kesindir. O da müslümanların kendi peygamberlerine karşı gösterecekleri davranışlarda yahudilere benzememeleri gereğidir. Çünkü onlar, “İşittik ve isyan ettik” dediler âyet 93. Halbuki müminler, “İşittik ve itaat ettik” demek durumundadırlar âyet 285. Onlar Allah’ın kitabını bir yana bırakıp başka yollarla hidayet aradılar. Hz. Süleyman’ın, hükümranlığını sihir vasıtasıyla elde ettiği yolunda şeytanların uydurup yaydıkları sözlere tâbi oldular. Peygamberler hakkında saygısızlık ifade eden düşünce ve sözlerden uzak durmayı ihtar eden âyetlerden âyet 102-104 sonra yahudi ve hıristiyanların dinde üstünlük iddialarının ve yalnızca kendilerinin cennet ehli oldukları yolundaki kanaatlerinin yanlışlığı vurgulanır. Halbuki, “Özünü iyilikle ve samimiyetle Allah’a yöneltenlere rableri katında daima mükâfat vardır” âyet 112. Önemli olan da doğuya veya batıya yönelmek değil her yerde Allah’ın kudretini görebilmektir âyet 115. Bu âyet ve bundan sonraki âyetler, kıblenin Kâbe yönüne çevrilmesi için gerekçe anlamı taşır. Zaten o bina, birer peygamber olan İbrâhim ve oğlu İsmâil tarafından yalnızca Allah’a ibadet için yapılmış mübarek bir evdir. İbrâhim’in duası, kendi soyundan Allah’a inanmış insanların gelmesi ve yoldan çıkanları uyarmak üzere Allah’ın onlara kendi içlerinden peygamberler göndermesi şeklindeydi. Yakūb da ölüm döşeğinde çocuklarından, ataları İbrâhim’in dinine bağlı kalacakları hususunda söz almıştı. “Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız da sizindir. Onların yaptıklarından siz sorguya çekilmeyeceksiniz” âyet 134, 141. Allah’ın bir yeri kıble yapması, yalnızca Peygamber’e uyanlarla uymayanları belli etmek içindir âyet 143. İlk zamanlarda müslümanlar namazda yahudilerin kıblesi olan Kudüs’e yöneliyorlardı. Yahudiler bu durumu istismar ediyor, onları kendilerini taklide özenen basit insanlar gibi görmeye ve göstermeye çalışıyorlardı. Hem bu istismarı önlemek, hem de ibadetin şu veya bu yöne değil doğrudan Allah’a yapılmasındaki önemi göstermek üzere âyet, Hz. Peygamber’in ve bütün müslümanların bundan böyle namazlarında Mescid-i Harâm tarafına dönmelerini son bir defa daha tekrarlayarak hükme bağlar âyet 144 ve Allah’ın bir hükmü ortadan kaldırıp onun yerine bir başka hükmü koyabileceğini bildiren nesih âyetinin âyet 106 neye delâlet ettiğini kıblenin tahviliyle bilfiil göstermiş olur. Daha sonraki âyetler ise dindarlığın Allah’tan korkmak, O’nu çok çok anmak, O’nun yolunda can ve mal kaybıyla birlikte birtakım korkulara ve sıkıntılara katlanmak demek olduğunu bildirmekte ve Allah yolunda öldürülenlere ölü denemiyeceğini haber vermektedir âyet 151-157. Vahiy yoluyla gelen hidayeti bile bile inkâr edenlerin lânete uğrayacaklarını ilân ve ihtar eden âyetlerden sonra başta yahudiler olmak üzere bütün insanlığa şu çağrı yapılır “İlâhınız bir tek Allah’tır. O’ndan başka tanrı yoktur. O rahmândır, rahîmdir” âyet 163. Ardından gelen âyetler, muameleler ve yiyecekler hakkında helâl ve haramı bildiren tâlimatlar mahiyetindedir. Bunlar sırasıyla kısasta hayat olduğu, ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetin geçerliliği, ramazan orucunun farz kılınması, haksız kazançların haram oluşu, savaş yasağı bulunan haram aylar* içinde de olsa Mekke’de saldırıya uğrayan müslümanların buna karşılık verebilecekleri, bununla beraber tehlikeye atılmanın doğru olmayacağı, hac ve haccın sağlayacağı barış ve bunun faydaları hakkındaki âyetlerdir. Peygamberler insanları uyarmak ve aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek için gönderilmişlerdir. İnfakın en başta anaya ve babaya iyilik demek olduğu bilinmelidir. Savaş bazan kaçınılmaz olur; hoşa gitmeyen şeyler çok defa insan hakkında hayırlı sonuçlar doğurabilir. Aslında zulüm ve fitnenin sürüp gitmesi savaştan daha büyük tehlikedir. Putperest bir kadınla nikâh câiz değildir. Evlilik, nesep, süt kardeşliğinin müddeti, boşanma ve iddet*le ilgili âyetlerden sonra korku zamanında ve binek üstünde namazın nasıl kılınacağı açıklanmaktadır. İsrâiloğulları’ndan bazı heyetlerin önce nasıl hararetle savaş istedikleri, daha sonra ondan nasıl yüz çevirdikleri hatırlatılmaktadır. Savaş zaruret olduğu zaman ondan kaçmamak, azimle direnmek ve sebat etmek gerekir. Çünkü, “Allah eğer insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savmamış olsaydı yeryüzü altüst olurdu” âyet 251. Bütün bunlar Allah’ın vahiy yoluyla bildirdiği gerçeklerdir. Hiç şüphesiz Hz. Muhammed de Allah’ın peygamberlerinden biridir âyet 252. Allah peygamberlerini farklı özelliklerde yaratmış ve birbirlerine üstün kılmıştır. Ancak insanlar içinden birçoğu ilâhî gerçeklerin ve peygamberlerin değerini inkâr eder. Halbuki âhiret gününde hesap olduğunu ve ona hazırlanmak gerektiğini haber verenler de onlardır. İnsanlar hiçbir dostluğun, yardım ve alışverişin fayda vermeyeceği bir günde, kendisinden başka ilâh olmayan, kendisini uyku ve uyuklama tutmayan, göklerin ve yerin yaratıcısı, herşeyi bilen, kürsî*si yeri ve gökleri kaplayan, yüce arşın sahibi, hay* ve kayyûm* olan Allah huzurunda hesaba çekileceklerdir. Bununla beraber dinde zorlama yoktur. Çünkü artık doğrulukla eğrilik iyice açığa çıkmıştır. Allah inananların yardımcısıdır, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır âyet 253-257. Hidayetin, her şeyden önce Allah hakkında sağlam bir itikada sahip olmakla ve bunun da ancak peygamberlere gelen vahiyle mümkün olacağını bildiren bu âyetlerden sonra, Hz. İbrâhim’in, Allah hakkında kendisiyle münakaşaya tutuşan birini nasıl susturduğunu ve ölülerin dirileceği konusundaki inancının mûcize yoluyla nasıl pekiştirildiğini bildiren âyetlerin gelmesi çok anlamlıdır. Bunu takip eden âyetler hesap gününe nasıl hazırlanılacağını, bunun için ne gibi iyiliklerin yapılıp hangi yasaklardan sakınmak gerektiğini bildirir. Gönül okşayıcı güzel sözün başa kakılan iyiliklerden daha değerli olduğu haber verilir. Fakirlerin ve yardıma muhtaç olanların kayırılıp gözetilmesini emreden âyetlerden sonra bu kısım, bütün Kur’an’ın en son nâzil olan âyeti olduğu rivayet edilen, “Allah’a döndürüleceğiniz o günden sakının! Zira o gün herkese hak ettiği mutlaka verilecek ve kimse haksızlığa uğramayacaktır” âyetiyle noktalanır âyet 281. ❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio وَقَالَتِ ٱلْيَهُودُ لَيْسَتِ ٱلنَّصَٰرَىٰ عَلَىٰ شَىْءٍ وَقَالَتِ ٱلنَّصَٰرَىٰ لَيْسَتِ ٱلْيَهُودُ عَلَىٰ شَىْءٍ وَهُمْ يَتْلُونَ ٱلْكِتَٰبَ ۗ كَذَٰلِكَ قَالَ ٱلَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ ۚ فَٱللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُوا۟ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ Ve kâletil yahûdu leysetin nasârâ alâ şey’şey’in ve kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey’in ve hum yetlûnel kitâbkitâbe, kezâlike kâlellezine lâ ya’lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûnyahtelifûne. Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller” dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değiller” dediler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar. Kitab´ı bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir. Türkçesi Kökü Arapçası ve dediler ki ق و ل وَقَالَتِ Yahudiler الْيَهُودُ değiller ل ي س لَيْسَتِ Hıristiyanlar ن ص ر النَّصَارَىٰ üzerinde عَلَىٰ bir şey temel ش ي ا شَيْءٍ ve dediler ki ق و ل وَقَالَتِ Hıristiyanlar da ن ص ر النَّصَارَىٰ değildirler ل ي س لَيْسَتِ Yahudiler الْيَهُودُ üzerinde عَلَىٰ bir şey temel ش ي ا شَيْءٍ oysa onlar وَهُمْ okuyorlar ت ل و يَتْلُونَ Kitabı ك ت ب الْكِتَابَ böylece كَذَٰلِكَ söylediler ق و ل قَالَ kimseler الَّذِينَ لَا bilmeyenler ع ل م يَعْلَمُونَ benzerini م ث ل مِثْلَ onların sözlerinin ق و ل قَوْلِهِمْ artık Allah ا ل ه فَاللَّهُ hüküm verecektir ح ك م يَحْكُمُ aralarında ب ي ن بَيْنَهُمْ günü ي و م يَوْمَ kıyamet ق و م الْقِيَامَةِ şey hakkında فِيمَا oldukları ك و ن كَانُوا onda فِيهِ ihtilaf halinde خ ل ف يَخْتَلِفُونَ Diyanet İşleri Başkanlığı Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller” dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değiller” dediler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar. Kitab´ı bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir. Diyanet Vakfı Hepsi de kitabı Tevrat ve İncil´i okumakta oldukları halde Yahudiler Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. Kitabı bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Yahudiler hıristiyanların dayandığı bir şey yoktur.» derken, hıristiyanlar da yahudilerin dayandığı bir şey yoktur.» dediler. Oysa hepsi de Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de tıpkı onların dedikleri gibi diyorlar. Bu yüzden Allah ihtilaf ettikleri bu hususta kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir. Elmalılı Hamdi Yazır Yahudiler dediler ki, Hıristiyanlar birşey üzerinde değiller», Hristiyanlar da Yahudiler bir şey üzerinde değiller» dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. Ali Fikri Yavuz Yahûdi’ler “- Hristiyanlar, din işinde bir şey üzre değildirler.” dediler. Hristiyanlar da “Yahûdiler, din işinde güvenilir bir şey üzre değildir.” dediler. Halbuki hepsi kendilerine indirilen Tevrat ve İncil’i okuyorlar. Kitab ehli olmayan ve okumak bilmeyen Arap müşrikleri de Yahûdilerle Hristiyanların söyledikleri gibi söylerler. Allah, ayrılığa düştükleri şeyde, kıyamet günü aralarında hükmünü verecek haklıyı Cennete ve haksızı Cehenneme koyacaktır. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Yehud dedi ki Nasara hiç bir şey üzerinde değil» Nasara da dedi ki Yehud, hiç bir şey üzerinde değil» halbuki hepsi de kitab okuyorlar; İlmi olmıyanlar da tıpkı öyle onların dedikleri gibi dedi, onun için Allah ihtilâf etmekde oldukları davada Kıyamet günü beyinlerinde hükmünü verecekdir. Fizilal-il Kuran Yahudiler Hıristiyanlar hiçbir gerçeğe dayanmıyor» dediler. Hıristiyanlar da; Yahudiler hiçbir gerçeğe dayanmıyor» dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Gerçeği bilmeyenler de onların dediğini söylemişlerdi. Kıyamet günü Allah, anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında hüküm verir. Hasan Basri Çantay Yahudiler Hıristiyan saymıya değer bir şey´e saahib değil» dedi ler. Hıristiyanlar da Yahudiler saymıya değer bir şey´e saahib değil» dedi ler. Halbuki hepsi de kendilerine indirilen Kitabı sözde okuyorlar. Okumak bilmeyenler de tıbkı onların dediklerini söyledi. Artık Allah ihtilâfa düşmekde oldukları bu dâvada kıyamet günü aralarında hükmünü verecekdir. İbni Kesir Yahudiler Hristiyanlar hiç bir şeye sahip değildir, dedi. Hristiyanlar da yahudiler hiç bir şeye sahip değildir, dedi. Halbuki hepsi de kitabı okuyorlar. Bilmeyen kimseler de onların dedikleri gibi dedi. İhtilafa düşer oldukları şeyde kıyamet günü Allah aralarında hükmünü verecektir. Ömer Nasuhi Bilmen Ve Yahudiler dedi ki Nasranîler hiçbir şey üzere değildir.» Ve Nasrânîler de dedi ki Yahudiler hiçbir şey üzere değildir.» Halbuki onlar kitabı okurlar. Bilmeyen kimseler de onların sözleri gibi söylediler. Allah Teâlâ ise bu ihtilaf ettikleri şeyler hakkında yarın Kıyamet günü aralarında hükmedecektir. Tefhim-ul Kuran Yahudiler dedi ki Hıristiyanlar bir şey herhangi bir temel üzere değillerdir. ; Hıristiyanlar da Yahudiler bir şey herhangi bir temel üzere değillerdir» dedi. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyen bilgisiz ler de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir. Bakara Suresi 8 9 ayet kimden bahseder?8. ayet İnsanlardan öyleleri vardır ki "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. 9. ayet Sözde Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda suresi neye iyi gelir?5 days ago Evlerde bolluk ve bereket için Bakara suresinin okumanın fazileti ile ilgili sahih hadis-i şerif kayanğında, ''Bakara sûresini okuyunuz; çünkü ona sahip olmak bereket, terketmek ise hasret ve pişmanlık sebebidir; ona sihirbazların güçleri yetmez” Müslim, “Müsâfirîn”, 252.Bakara suresi ne gibi konulardan bahseder?Sûrede başta iman esasları olmak üzere insanın yaratılışı, kıblenin değişmesi, namaz, oruç, hac, sadaka, boşanma, nesep, nafaka, borçların kaydedilmesi gibi pek çok konuya yer verilmiştir. Bunlar doğrudan doğruya veya dolaylı olarak dini ve dindarlığı ilgilendiren suresinin anlamı nedir?Sığır/İnek 67-71. ayetleri ile alakalıdır Bakara kelimesi Bakar'dan gelmektedir ki sığır demektir. Kelimenin sonundaki te, tekil için kullanıldığında bir tek sığır demek olur. Hicretin 1 ve 2. yıllarında Medine'de indiğine inanılır. Yalnız 281. ayetin Veda Haccı'nda, Mekke'de nazil olduğuna Suresi 8 ve 9 ayetler neyi anlatır?Bakara suresi 8– 9 ayetler – İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde ''Allah'a ve ahiret gününe inandık'' derler. Onlar güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir. … Alemlerin RAB'bı olan Allah'ı EN ve TEK makamına atamaktır Allah'a suresi 8 ayet Kim kime söylüyor?Kim, kime söylüyor? Cevap Erdemlik yüzünü Allah'a, ahiret gününe inananlar ,namaz kılıp zekat veren ve oruç tutan Suresi büyüyü bozar mı?Kur'an-ı Kerim'in en uzun suresi olan Bakara Suresinden bazı ayetleri okumak da büyünün bozulması için çok etkilidir. Özellikle Bakara Suresinin 1-2-3-4-5-163-164-255-256-257-285 ve 286. … Ayeti okumak da bir büyüyü bozmak için gereklidir. Büyüyü bozan bir başka sure de Enam Suresi olmaktadır. KuranBAKARA Suresi203. Ayetiوَاذْكُرُواْ اللّهَ فِي أَيَّامٍ مَّعْدُودَاتٍ فَمَن تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَن تَأَخَّرَ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ لِمَنِ اتَّقَى وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَve ezkurûve zikredinallâheAllahfî eyyâmingünlerdema'dûdâtinadetli, sayılmış, sayılıfefakat, artık, bundan sonramenkimteacceleacele ederfîiçindeyevmeyniiki günfefakat, artık, bundan sonralâ ismebir günah yokturaleyhionun üzerine, onave menve kimteahharatehir ederse, gecikirsefeartık, bundan sonra, o taktirdelâ ismebir günah yokturaleyhionun üzerineliiçinmenkimselerittekâtakva sahibi olduve ittekûve takva sahibi olunallâheAllahve a'lemûve bilinenne-kumsizin ..... olduğunuzuileyhionatuhşerûnehaşrolunacaksınız Abdulbaki GölpınarlıSayılı hac günlerinde Allah'ı anın. İki gün içinde acele edip de dönmek isteyenlere suç yok. Geri kalanlara da suç yok ama sakınmak şartıyla. Allah'tan sakının ve bilin ki siz, şüphe yok onun tapısında haşr ParlıyanArafat, Müzdelife ve Mina'da bulunulması gereken günlerde, Allah'ı tekbirlerle anın. Kim iki gün içerisinde Mina'dan Mekke'ye dönerse, ona günah yoktur. Kim de geri kalırsa, yolunu Allah ve kitap ile bulduğu takdirde, günaha girmemiş olur. O halde hayatınızı Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışınız ve biliniz ki, hepiniz O'na varıp huzurunda UğurSayılı günlerde eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip Mina'dan Mekke'ye dönmek isterse, ona günah yoktur. Bunlar günahtan sakınanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun huzurunda HulusiBir de sayılı günlerde kurban bayramı 2. /3. /4. günleri Allâh'ı zikredin tekbir getirin. Kim iki gün içinde aceleyle işini bitirirse ona bir suç yoktur. Kim tehir ederse ona da suç yoktur. Bu korunan kimse içindir. . . Allâh'tan korunun yaptıklarınızın sonucunu kesinlikle yaşatacağı için ve iyi bilin ki muhakkak sonunda O'na TekinSayılı günlerde, teşrik günlerinde telbiye ve tekbir getirerek Allah’ı zikredin, Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını gün içinde, acele edip Mina’dan Mekke’ye dönmek isteyene günah yoktur. İki gün içinde dönmeyip, geciken de bilerek günah işlemiş sayılmaz. Bunlar günahlardan arınıp Allah’a sığınanlar, emirlerini yerine getirenler, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minler içindir. Allah’a sığınıp emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunun. Bilin ki, toplanıp onun huzuruna Varol Sayılı günlerde Allah'ı anın. Kim iki günde acele ederse onun için bir günah yoktur. Kim de geriye kalırsa sakındığı takdirde onun için de bir günah yoktur. [42] Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, hepiniz O'nun huzurunda BulaçSayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde Mina'dan dönmek için elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. Bu sakınan içindir. Allah'tan korkup sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp Fikri YavuzBir de sayılı günlerde teşrîk günlerinde Allah’ı tekbîr ile zikredin. Kim, iki günde zilhiccenin on birinci ve on ikinci gününde Mina’dan dönmek için acele ederse, ona günah yoktur. Mina’da geri kalana da günah yoktur. Fakat, bu günahın olmayışı takvâ sahibi içindir. Allah’dan korkun ve bilin ki, muhakkak hepiniz ona dönüp BayraklıMina'da tayin edilmiş belli günlerde Allah'ı anınız; her kim iki gün içinde acele ederse günaha girmez, kim orada daha uzun kalırsa, o da Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde oldukça, günaha girmemiş olur. O halde Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olunuz ve sonunda Allah'ın huzurunda toplanacağınızı SadakAllah'i sayili gunlerde anin. Gunahtan sakinan kimseye, acele edip, Mina'daki ibadeti iki gunde bitirirse gunah yoktur, geri kalsa da gunah yoktur. Allah'tan sakinin. O'nun katinda toplanacaginizi YıldırımVe sayılı günlerde Allah'ı anın.. Kim iki günde Minâ'dan ayrılmak için acele ederse, ona hiçbir günah yoktur. Kim de geri kalırsa, ona da hiçbir günah yoktur. Tabii bu Allah'tan korkup günahlardan sakınan içindir. Artık Allah'tan korkun ve bilin ki herhalde siz O'na KülünkoğluSayılı günlerde eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip Mina'dan Mekke'ye dönmek isterse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Bunlar günahtan sakınanlar içindir. O halde Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve sonunda O'nun huzurunda toplanacağınızı İşleri eskiAllah'ı sayılı günlerde anın. Günahtan sakınan kimseye, acele edip, Mina'daki ibadeti iki günde bitirirse günah yoktur, geri kalsa da günah yoktur. Allah'tan sakının. O'nun katında toplanacağınızı VakfiSayılı günlerde eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip Mina'dan Mekke'ye dönmek isterse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Bunlar günahtan sakınanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun huzurunda YükselSayılı günlerde Mina'da ALLAH'ı anın. Erdemli davrandıkları sürece, bunu iki günde bitirmek için acele edene bir günah yoktur, geri kalana da bir günah yoktur. ALLAH'ı dinleyin, ve O'nun huzurunda toplanacağınızı Hamdi YazırBir de sayılı günlerde Allahı zikredin -tekbir alın- bunlardan iki gün içinde avdet için acele edene günah yok, teahhur edene de günah yok amma korunan için Allaha korunun ve bilin ki siz ona haşrolunacaksınızElmalılı sadeleştirilmişBir de sayılı günlerde Allah'ı zikredin, tekbir getirin. Bunlardan iki gün içinde dönüş için acele edene günah yoktur, geç dönene de günah yoktur; fakat korunan için. Allah'tan korkun ve bilin ki, O'nun huzurunda sadeleştirilmiş - 2Bir de sayılı günlerde Allah'ı zikredin tekbir alın. Bunlardan kim iki gün içinde Mina'dan dönmek için acele ederse ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Ama bu, takva sahipleri içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, siz ancak O'nun huzuruna varıp KuranSayılı günlerde Allah'ın adını anın. Kim hemen iki gün içinde dönerse bir günahı yoktur. Kim geri kalırsa da, günahtan korunanlar için, günahı yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki, hepiniz O'nun huzurunda biraraya OnanSayılı günlerde Mina'da Tanrı'yı anın. İki günde Mina'dan dönmek için elini çabuk tutana/acele edene günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. Bu sakınan içindir. Tanrı'dan korkup sakının ve gerçekten bilin ki siz O'na döndürülüp Basri ÇantayBir de sayılı günlerde Allahı zikredin tekbîr alın. Kim iki günde Minâ» dan dönmek için acele ederse üstüne günâh yokdur. Kim de geri kalırsa ona da günah yokdur. Fakat bu, takva saahibi için dir. Allahdan korkun ve bilin ki muhakkak hepiniz ancak Ona varıb toplanacaksınız. Hayrat Neşriyat O hâlde sayılı günlerde teşrik günlerinde Allah’ı tekbirlerle zikredin! Bundan böyle kim iki günde Mina’dan dönmek için acele ederse, artık ona bir günah yoktur. Kim de Üçüncü güne geri kalırsa ona da bir günah yoktur. Bu, günahlardan sakınanlar içindir. Öyleyse Allah’dan sakının ve bilin ki, doğrusu siz O’nun huzûruna KesirSayılı günlerde Allah'ı zikredin. Kim iki günde acele ederse, ona günah yoktur. Kim de geri kalırsa, ona günah yoktur. Bu; takva sahibi olanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, şüphesiz siz, O'nun huzurunda ÇelikAllah'ı sayılı günlerde anın. İki günde Mina'dan dönmek için elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana ve Mina'da üç gece durana da günah yoktur. Bunlar Sakınan kimse içindir. Allah'tan korkun ve mutlaka O'nun huzurunda bir araya getirileceğinizi EsedVe Allah'ı tayin edilmiş belli günler de hatırlayın; her kim iki gün içinde acele ederse günaha girmez, kim daha uzun kalırsa o da Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde oldukça günaha girmemiş olur. O halde Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve sonunda O'nun huzurunda toplanacağınızı Nasuhi BilmenVe Allah Teâlâ'yı sayılı günlerde zikrediniz. İmdi her kim iki gün içinde Mina'dan dönmek için acele ederse onun üzerine günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. Bu Muttakî olan içindir. Ve Allah'tan korkunuz ve biliniz ki, sizler şüphesiz O'na haşr ÖngütSayılı günlerde eyyâm-ı teşrikte Allah'ı zikrediniz. Kim iki gün içinde acele edip Mina'dan Mekke'ye dönerse, ona bir günah yoktur. Her kim geri kalırsa, ona da bir günah yoktur. Bu, takvâ sahibi olanlar içindir. O halde Allah'tan korkun. Biliniz ki O'nun huzurunda PirişAllah’ı sayılı günlerde de anın. Günahtan sakınan kimseye, acele edip Mina’daki ibadeti iki günde bitirse de günah yoktur, geri kalsa da günah yoktur. Allah’tan sakının, onun katında toplanacağınızı YıldırımO sayılı günlerde tekbir getirerek Allah’ı zikredin! Kim acele edip iki günde dönerse ona vebal yoktur. Kim geri kalırsa, günahlardan korunduğu takdirde, ona da vebal yok. Allah’a karşı gelmekten korunun ve bilin ki hepiniz neticede diriltilip O’nun huzurunda toplanacaksınız!Süleyman AteşSayılı günlerde Allâh'ı anın tekbir alın. Kim hemen iki gün içinde Mina'dan Mekke'ye dönerse ona günâh yoktur. Kim geri kalırsa korunduğu takdirde ona da günâh yoktur. Allah'tan korkun ve O'nun huzûruna toplanacağınızı KuranSayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde Mina'dan dönmek için elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. Bu sakınan içindir. Allah'tan korkup sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp ŞimşekBelirli günlerde de Allah'ı ayrıca anın. Acele ederek iki günde haccını bitirene bir günah yoktur. Geride kalan için de, kötülükten sakındığı takdirde, bir günah yoktur. Allah'tan sakının; ve bilin ki hepiniz Onun huzurunda Nuri ÖztürkAllah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki, siz O'nun huzurunda haşredileceksiniz. En çok arananlar kelimelerEn çok okunan hakkında33 farklı kuran mealini aynı anda okumanızı ve kıyaslamanızı sağlar, Kuran ayetlerinin Arapçasını okunaklı şekilde sunar. Arapça okunuşlarını Türkçe seslendirme karşılığıyla birlikte görebilmenize yarar. Hepsinden önemlisi, Çok uzun çalışmalar sonucu özel olarak geliştirilmiş arama motoru ile; Tüm kuran meallerini ve arapça karşılıklarını doğru ve hızlı şekilde aramanızı sağlar.

bakara suresi 203 ayet okunuşu