Yaralamanın etkisi basit tıbbi müdahale (BTM) ile giderilemeyecek türden ise silahla basit adam yaralama suçunun cezası 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 86/3-e). Hemen belirtelim ki; silahla adam yaralama suçunda, adam yaralamaya elverişli herhangi bir alet silah olarak kabul edilir. Örneğin, yazı yazmak için
Kişininher türlü menfaatine uygun gelişmeler yaşayacağına da tabir olur. Rüyada küçük karpuz görmek kişinin birçok hayalinin gerçek olacağına işaret ederken, mevsiminde karpuz görmek de rüya sahibinin eğlenceli ve güzel vakit geçireceği ortamlara girmesi anlamına gelmektedir. Bazı alimler karpuz görmeyi üzüntü
Bursa'da, Kırcılar Mesleki ve Anadolu Teknik Lisesi'nde dün bir öğrencinin iki müdür yardımcısını bıçakla yaralaması, eğitimciler tarafından protesto edildi.
Esenyurt'ta 29 Nisan 2014 tarihinde meydana gelen olay sonrası, “Kasten adam öldürme" suçundan müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan H.C.'nin yargılandığı dava karara
Tutuklu sanık Paymal Parıltı için 'kasten öldürme, adam öldürmeye teşebbüs, silahlı tehdit ve ruhsatsız silah bulundurmak' suçlarından 25 yıl 5 ay hapis cezası verilirken
1) Dosya kapsamına ve mahkemenin kabulüne göre; sanık Emre hakkında verilen hükümde TCK'nın 29. maddesi uyarınca uygulama yapılmasında isabetsizlik görülmediğinden, verilen cezada haksız tahrik nedeniyle indirim yapılmaması gerektiğinden bahisle bozma öneren tebliğnamedeki düşünce benimsenmemiştir.
1Z4fBrs. Kasten Yaralama Suçu Nedir? TCK 5237 sayılı Ceza Kanunumuzun 86. ve devamı maddelerinde kasten yaralama; bilerek ve isteyerek başkasının vücuduna acı verme veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olma davranışı olarak tanımlanmıştır. Örneğin; bir kimseye tokat atmak, yumruk atmak, itmek, vurmak, sürüklemek, vücudunu çizmek, dövmek, darp etmek, bıçaklamak, silahla ateş etmek gibi eylemler ceza hukukumuz kapsamında kasten yaralama suçunu oluşturabilecektir. Ceza Kanunumuz her ne kadar “yaralama” terimini kullansa da bu suç tipi ile korunan hukuki değer yaralama kavramının kelime anlamından daha geniştir. Kişi kendisine tokat atılması sonucunda vücut dokunulmazlığı ihlal edilerek bir müessir fiile etkili eylem maruz kalsada aslında kelimenin tam karşılığı olarak yaralanmamıştır. Bu nedenle kanunun yaralama kavramını kullanması hem hukuki olarak yerinde olmamış hem de uygulamada bireylerce söz konusu suç ile korunan hukuki değerin tam olarak anlaşılamamasına sebebiyet vermiştir. Anayasamızın 17. maddesinde “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz.” denmektedir. Hukukumuzda kasten yaralama suçunu belli yaptırımlara tabi tutularak; bireylerin özgürce hareket edebilmeleri, hukuki sınırlar çerçevesinde fiil, durum ve girişimlerde bulunurken kendilerine herhangi bir zarar verilmemesi amaçlanmıştır. Belirtmem gerekirse kasten yaralama suçu sadece maddi hareketlerle vurmak, itmek vs. oluşmaz. Kişinin manevi davranışlar aracılığıyla da kasten yaralama suçunu işleyebilmesi mümkündür. Örneğin; bir kimseye devamlı olarak hakaret ederek onun psikolojik olarak çöküntüye uğramasına ve sıkıntılar yaşamasına sebebiyet veren kişi de kasten yaralama suçunu işlemiş olabilecektir. Kasten Yaralama Suçunun Şartları Nelerdir? 1- Kişi icrai veya ihmali bir hareket gerçekleştirmelidir. Kasten yaralama suçunun oluşabilmesi için öncelikle kişi icrai veya ihmali bir harekette bulunmalıdır. Kişinin arkadaşı ile kavga ederken burnunu kırması veya kafa atması icrai hareketle kasten adam yaralama suçuna örnek verilebilir. Fakat adam yaralama suçunun işlenmesi için mutlaka bir eylemde bulunmak zorunlu değildir. Örneğin; bir yüzme havuzunda görevli personelin görevli olduğu esnada boğulma riski yaşarken müdahale etmemesi ve daha sonra kişinin birtakım geçici veya kalıcı bedensel zararlara uğraması ile görevli personel ihmal suretiyle kasten yaralama suçunu işlemiş olabilecektir. Ya da annenin engelli çocuğuna uzun süre yemek vermemesi sonucunda çocuğun sağlık sorunları yaşaması, bayılması vs. durumlarda anne ihmal yoluyla kasten yaralama suçunu işlemiş olacaktır. Yukarıda belirtmiştik ancak tekrardan belirtmek gerekirse; bu hareket maddi veya manevi şekilde olabilir. Yani bir kimseyi döverek kasten yaralama suçu işlenebileceği gibi algılama, anlama, düşünme, ruhsal sağlığının bozulmasına sebebiyet verilmesi yoluyla da işlenebilir. 2- Gerçekleştirilen hareket sonucunda bir kimsenin vücuduna acı verme veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olunmalıdır. Kasten yaralama suçunda kanunumuz suçun gerçekleştirilebilmesini hareketin neticesine bağlamıştır. Buna göre icrai veya ihmali hareketle bir kimsenin vücuduna acı verme, sağılığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına, zarar görmesine sebebiyet verilmesi gerekmektedir. Bir kimsenin vücuduna acı verme Sınırlı sayıda olmamakla beraber; platonik olarak aşık olduğu hanımefendinin erkek arkadaşını darp eden kişi veya sınıfta gürültü yapan öğrencinin kulağını çeken öğretmenin davranışı gibi haller örnek gösterilebilir. Bir kimsenin sağlığının bozulmasına neden olma Kavga esnasında yaşanan arbede de kişinin dişinin kırılması, kaşının açılması sebebiyle dikiş atılması, iç organlarının zarar görmesi, felç olması, anlama, düşünme yeteneğinde zayıflama meydana gelmesi veya psikolojisinin bozulmasına sebebiyet verme de adam yaralama suçunu oluşturabilecektir. Bir kimsenin algılama yeteneğinin bozulmasına neden olma Kanun koyucu bu bent ile kasten yaralama suçunun manevi hareketler ve neticeler aracılığıyla da işlenebileceğini belirtmiştir. Bir çocuğu çeşitli eşya, canlı hayvan, insan vs., anlatımlarla korkutarak algılama becerisindeanlama, düşünme, ruhsal sakinliğinde değişiklikler vs olumsuz anlamda değişikliklere yol açan, zarara uğratan kişi de kasten yaralama suçunu işlemiş olabilecektir. 3- Hareket ve yaralanma sonucu arasında illiyet bağı neden-sonuç olmalıdır. 4- Kişi kasıtlı hareket etmelidir. TCK ve devamı maddelerinde düzenlenen kasten adam yaralama suçunun işlenebilmesi için kişinin kasıtlı olarak bir başka deyişle söz konusu eylemleri bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir. Failin yaralama kastı ile hareket etmemesine rağmen kişinin yaralanması halinde taksirle sorumluluğunun olup olmadığı incelenmelidir. 5- Yaralama davranışı hukuka aykırı olmalıdır. Örneğin; kurallar çerçevesinde yapılan bir kickboks müsabakasında tarafların birbirini yaralamasına rağmen kasten yaralama suçunun işlendiği söylenemeyecektir. Ya da bir hekimin ameliyat sırasındaki eylemleri maddi olarak yaralama olsada hekimin davranışı, belirli sınırlar dahilinde, hukuka uygun olarak değerlendirildiği için kasten yaralama suçu oluşmayacaktır. Yine meşru müdafaa hakkını kullanarak bir kimseyi yaralayan kimse de adam yaralama suçunu işlemiş olmayacaktır. Kasten Yaralama Suçu Şikayete Tabi Midir? Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır? Kasten yaralama suçunda kural olarak resen soruşturma ve kovuşturma yapılır. Örneğin; bir kavga sırasında burnu kırılan kişi, faili şikayet etmese dahi kolluk görevlilerinin olaydan haberdar olması ile soruşturma başlatabilecektir. Sadece TCK dahilinde düzenlenen basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralama suçu mağdurun şikayetine bağlıdır. Bu halde mağdur fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde şikayette bulunmalıdır. Kasten yaralama suçunda uygulanacak en az zamanaşımı süresi 8 yıldır. Mağdur ihbar veya şikayet ile, Cumhuriyet savcılığı ise resen suç tarihinden itibaren 8 yıl içerisinde soruşturma başlatabilecektir. “Mağdur İ.. Y..’ın aldırılan doktor raporunda kesici alet izi bulunduğunun bildirilmesi ve sanık O.. G..’in soruşturma aşamasında alınan tarihli ifadesine göre sanık O.. G..’in üzerine atılı kasten yaralama suçunu silahtan sayılan aletle çivi, taş işlemiş olması nedeniyle sanık O.. G..’in üzerine atılı suçun takibinin şikayete bağlı olmadığı gözetilmeden hakkında açılan kasten yaralama suçuna ilişkin kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle düşürülemeyeceğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır.” Yargıtay 3. CD., E. 2015/6933 K. 2015/12391 T. Kasten Yaralama Suçunda Uzlaştırma Mümkün Müdür? Uzlaştırma, daha çok onarıcı adalet kapsamında hukukumuza dahil edilen bir müessesedir. Basit yaralama suçu TCK basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralama suçu TCK ve ihmal suretiyle kasten yaralama suçunda TCK m. 88 uzlaştırma hükümlerine tabidir. Bu suçlarla ilgili olarak soruşturma başlatıldıktan sonra savcılık makamı kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delilin mevcut bulunduğu kanaatindeyse, kamu davası açılması talebinde bulunmadan önce dosyayı uzlaştırmacılık bürosuna göndermek zorundadır. Yine uzlaştırmaya tabi bir suçun kovuşturma aşamasında mahkemece uzlaştırma hükümlerinin uygulanmadığının anlaşılması halinde; mahkeme dosyayı uzlaştırmacılık bürosuna iletecektir. Uzlaştırma yolundan bir sonuç alınmaması alınamaması halinde olağan yargılamaya devam edilecektir. “Sanığın üzerine atılı 5237 sayılı TCK’nin 86/2. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunun uzlaşma kapsamında kalması ve soruşturma aşamasında sanık ile katılanın uzlaşma hususunda beyanlarının alınmaması karşısında 5271 sayılı CMK’nın 254. maddesi gereği tarafların uzlaşma hususundaki beyanları sorulup sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır.” Yargıtay 3. CD., E. 2014/38647 K. 2015/12985 T. Kasten Yaralama Suçu Hangi Mahkemede Görülür? Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir? Kasten yaralama suçunda kural olarak asliye ceza mahkemeleri görevlidir. Ancak kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse bu halde ağır ceza mahkemeleri görevli olacaktır TCK Yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir. Örneğin; Ankara Altındağ’da gerçekleşen bir bıçaklama olayı ile ilgili olarak yetkili mahkeme Ankara ceza mahkemeleridir. Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkili olacaktır. Basit Kasten Yaralama Suçunun Cezası Nedir? Kasten yaralama fiilini gerçekleştiren kişi hakkında verilecek ceza somut olaya göre belirlenecektir. Basit kasten yaralama suçunun cezası TCK m. 86 gereğince; “Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denmektedir. Kasten yaralama fiilinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir yaralama suçu kapsamında kalması halinde TCK uyarınca cezalandırılacaktır. Suçun işleniş biçimi, kullanılan araçlar, kime karşı işlendiği, mağdurda meydana gelen sonuçlar, şahsi cezasızlık veya hukuka uygunluk nedenleri gibi etkenlerde somut olay dahilinde değerlendirilerek TCK m. 86 ve devamı hükümlerine göre sanığın alabileceği ceza hesaplanacaktır. Kasten Yaralama Suçunda Nitelikli Haller Nelerdir? TCK Kasten yaralama suçunun; a Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı, b Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, c Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, d Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, e Silahla, f Canavarca hisle, İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza TCK 86/1-2 uyarınca belirlendikten sonra yarı oranında, f bendi bakımından ise bir kat artırılır. Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Kasten Yaralama Suçu TCK ve Cezası 1 Kasten yaralama fiili, mağdurun; a Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b Konuşmasında sürekli zorluğa, c Yüzünde sabit ize, d Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, e Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, TCK göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren TCK hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren TCK hallerde beş yıldan az olamaz. 2 Kasten yaralama fiili, mağdurun; a İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d Yüzünün sürekli değişikliğine, e Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, TCK göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren TCK hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren TCK hallerde sekiz yıldan az olamaz. Kasten Adam Yaralama Fiili Sonucunda Kemik Kırılması veya Çıkması Durumunda Verilecek Ceza Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, TCK göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır. Kasten Yaralama Sonucunda Mağdurun Ölmesi Halinde Fail Ne Kadar Ceza Alır? Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, TCK kapsamına giren hallerde basit yaralama suçu sekiz yıldan on iki yıla kadar, TCK kapsamına giren hallerde ise on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Kasten Yaralamanın İhmali Davranışla İşlenmesi Nedir? Cezası Nasıl Belirlenir? Türk Ceza Kanunun 88. maddesinde kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebileceği belirtilmiştir. İhmali hareketle kasten yaralama suçunun işlenebilmesi için kişinin özel bir yükümlülük altında olması ve bu yükümlülüğünü haklı neden olmaksızın yerine getirmemiş olması gerekir. Yukarıda da belirttiğim üzere örneğin; bir otelin havuzunda müşterilerin boğulma tehlikesi yaşaması halinde müdahale ile görevli olan personelin, boğulan bir kimseye müdahale etmemesi sonucunda kişinin geçici sağlık sorunları yaşaması halinde burada ilgili personel ihmal suretiyle kasten yaralama suçunu işlemiştir. Burada kanun her ne kadar ihmali davranışla yaralama suçunu işleyen kişinin cezasında indirime gidilebileceğini belirtsede; kasten yaralama suçunun icrai veya ihmali hareketle işlenmesi arasında ahlaki, vicdani ve hukuki yönden bir fark bulunmamaktadır. Bu bağlamda verilecek cezada indirime gidilmesinin hiçbir rasyonel açıklaması bulunmamaktadır. Somut olayda sanığın ihmal suretiyle kasten yaralama suçunu işlediği kanaatine ulaşan mahkemenin bu konuda takdir yetkisini kullanarak verilecek cezada indirime gitmemesi gerektiği görüşündeyim. İhmali davranışla işlenen kasten yaralama suçunda verilecek ceza; icrai hareketlerle gerçekleştirilen yaralama suçu ile aynı olacaktır. Somut olaya göre TCK hükümlerince belirlenecektir. Kasten Yaralama Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilebilir Mi? Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesi sanığın işlediği işlediği suça karşılık verilen cezanın belirli şartlarla hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder. Somut olayda koşulları mevcutsa kasten yaralama suçunda da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Kasten Yaralama Suçunda Erteleme Kararı Verilebilir Mi? TCK m. 51 hükmü kapsamında düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi müessesi, kişinin aldığı cezanın infaz şekli ile ilgilidir. Somut olayda şartlarının bulunması ile hapis cezasının ertelenmesi kararı kasten yaralama suçunda da uygulanabilecektir. Kasten Yaralama Suçu ile İlgili Yargıtay Kararları Basit Tıbbi Müdahale İle Giderilebilir Yaralanma Sonucunda Mağdurun Ölmesi “Oluşa ve dosya içeriğine göre, maktulün aracının alarm sesi yüzünden maktul ile sanık . arasında başlayan tartışmanın, sanık . kardeşleri olan sanıklar .,., ile maktulün babası ve kardeşi olan katılanlar.,., olay yerine gelmesi üzerine kavgaya dönüştüğü, kavga sırasında sanıkların maktulü elle darp suretiyle basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları, katılanlar tarafından hastaneye kaldırılan maktulün aynı gün kendisinde var olan kronik kalp hastalığının olayın efor ve stresi ile akut hale gelmesinden dolayı öldüğü ve Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu raporuna göre eylem ile ölüm arasında illiyet bağının bulunduğu olayda; a- Ölüm ile eylem arasında illiyet bağı bulunduğu da gözetildiğinde, sanıkların TCK’nın 85/1. maddesi uyarınca taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır.” Yargıtay 1. CD., E. 2015/6218 K. 2016/553 T. Kasten Yaralama Suçu Ve Zincirleme Suç Hükümleri “Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun tarih, 2015/1-158 Esas, 2018/444 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, “aynı neviden fikri içtima” kuralının uygulanabilmesi için, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla aynı suçun işlenmiş olması, suç mağdurlarının farklı olması, işlenen suçun TCK’nin 43/3. maddesinde belirtilen suçlardan olmaması ve suç tipinde özel olarak aynı neviden fikri içtima hükmüne yer verilmemesi gerektiği dikkate alındığında, Sanığın bıçağı sallaması eyleminin hukuki anlamda tek fiil olduğu, sanığın tek fiili ile hem mağdur …’e yönelik olası kastla yaralama suçunu, hem mağdur …’a yönelik silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçunu işlediği, “olası kastla yaralama” ve “silahla kasten yaralamaya teşebbüs” suçlarının ise aynı neviden olduğu hususunda şüphe bulunmadığı ancak, kasten yaralama suçunun TCK’nin 43/3. maddesinde belirtilen suçlardan olması nedeniyle bu suçta zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, dolayısıyla aynı neviden fikri içtima hükümlerinin düzenlendiği TCK’nin 43/2. maddesinin ve ayrıca işlenen suçların farklı nevilerden olmaması nedeniyle TCK’nın 44. maddesindeki fikri içtimanın uygulanma olanağının da bulunmadığı gözetilmeksizin, Sanığın mağdur …’e yönelik olası kastla yaralama suçundan ve mağdur …’a yönelik silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan ayrı ayrı cezalandırılması yerine, yazılı şekilde hatalı değerlendirme ile TCK’nın 44. maddesi uyarınca sadece ağır olan mağdur …’e yönelik kasten yaralama suçundan mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır.” Yargıtay 3. CD., E. 2019/9660 K. 2019/17213 T. Kasten Yaralama Sonucunda Ölüm Meydana Gelmesi ile Kasten Öldürme Suçu Arasındaki Farka İlişkin Yargıtay Kararı “Sanığın, kendisi ile görüşmek isteyen katılanı suç tarihinde gece vakti boş bir araziye çağırıp olay yerine öldürmeye elverişli suç aleti bıçak ile giderek toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre yanlarında silahtan sayılacak herhangi bir suç aleti bulunmayan maktule ve katılana sopa ve bıçakla saldırması, Katılanın olaydan hemen sonra alınan 31/07/2018 tarihli kolluk ifadesinde ve sonrasında alınan istikrarlı beyanlarında belirttiği üzere kendilerine hitaben “sizi öldüreceğim” şeklinde bağırması, sanık savunmalarının aksine alınan adli raporlara göre yüzünde sıyrık ve kalçada hassasiyet dışında yaralanmasının mevcut olmaması, Maktulün sırt bölgesinden yaralanmasının katılanın olay yerinden kaçmaya çalıştıkları esnada sanığın eylemini sürdürmüş olduğu yönündeki iddialarını doğrulaması, göğüs bölgesindeki diğer yaralanmasının ise kalbe nafiz olup darbe alınan bölgenin hayati öneme sahip olması, nazara alındığında sanığın maktule yönelik eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu değerlendirilmekle kasten öldürme suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle eksik ceza tayini yapılmıştır.”Yargıtay 1. CD., E. 2020/2710 K. 2020/2234 T. Av. Oktay Altunkaya
Bakaya Kalmanın Cezası Bakaya kalmanın cezasında, yükümlünün kendi isteğiyle birliğine teslim olması çok önemlidir. Eğer kolluk marifetiyle yakalanarak askere alınırsa çok daha fazla idari para cezası ödemek zorunda kalıyor. Bir örnek verecek olursak bakaya kaldığı tarihten itibaren 3 ay içinde kendi isteği ile askere alınan kişi 296 TL idari para cezası alır. Ancak yakalanarak askere alınan kişi 1187 TL idari para cezası ödemek zorunda kalır. Aşağıda ki tabloya göre bu örneği genişletebilirsiniz. Bu işin idari kısmı bir de adli kısmı vardır. Adli olarak ise hapis cezası ile karşı karşıya kalabilir. 1632 Sayılı Askerli Ceza Kanunu'nun yoklama firar ve bakayalarına nasıl bir cezaya çarptırılacağı açıkça düzenlenmiştir. Buna göre;Madde 63–1 - Değişik 31/3/2011-6217/4 Md.Barışta, 1111 sayılı Askerlik Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca haklarında verilen idarî para cezası kesinleştikten sonra kabul edilecek bir özrü olmadan,a Yoklama kaçaklarından birlikte ...yoklamaya tabi oldukları doğumluların yurt genelinde normal sevk yılı içindeki son kafilesi gönderilmiş bulunanlar için, son kafilenin gönderilmesi tarihinden,b Bakaya kalanlar için, bakaya kaldıkları tarihten,c İhtiyat erattan çağrılıp da birlikte işleme tabi olduğu kişiler gönderilmiş bulunanlar için, en son gönderilme tarihinden,d Yoklama kaçağı, saklı veya bakaya olup olmamasına bakılmaksızın askerlik şubesince sevk edildiği kıtasına katılmayan veya geç katılanlar için, kendilerine tanınan kanuni yol süresinin bitiminden, itibaren dört ay içinde gelenler altı aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar; dört aydan sonra bir yıl içinde gelenler iki aydan bir yıla kadar, yakalananlar dört aydan bir yıla kadar; bir yıldan sonra gelenler dört aydan iki yıla kadar, yakalananlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla Kalınca Hemen Dava Açılır Mı?Bilinenin aksine her bakaya kalana hemen dava açılmaz. Dava açılma süreci şu şekilde yürümektedir. Bakaya kalan yükümlünün kimlik bilgileri önce milli savunma bakanlığı tarafından içişleri bakanlığına bildirilir ve GBT kayıtlarında bakaya kalan kişi aranmaya başlanır. Dileyim ki bakaya kaldıktan 10 ay sonra GBT de polis ya da jandarma tarafından yakalandınız. Mesai saatleri dışında ise hakkınızda tutanak tutulur ve 15 gün içinde askerlik şubesine gitmeniz istenir. Mesai saatleri içinde ise askerlik şubesine teslim edilirsiniz ve bakaya kaldığınız süre kadar idari para cezası tarafınıza tebliğ edilir. Ve yakalandığınız tarihten itibaren bir sonraki celp döneminde askere alınmak üzere sevk işlemleri yapılır. Bu idari para cezasını ödeyince bakaya durumundan kurtulursunuz ve askere giderseniz hakkınızda dava açılmaz. Ancak bu idari para cezasını tebliğ aldıktan sonra yine askere gitmez bakaya durumuna düşerseniz askerlik şubesi hakkınızda suç dosyası oluşturarak dosyanızı ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir ve hakkınızda Sulh Ceza Hakimliğinde dava Teslim Olanlar0-4 ay - 296 TL 4 Ay - 1 Sene - 593 TL 1 Sene - 2 Sene - 890 TL 2 Sene - 3 Sene - 2079 TL3 Sene - 4 Sene - 3268 Yakalanarak Teslim Edilenler0-4 Ay - 1187 TL4 Ay - 1 Sene - 2376 TL1 Sene - 2 Sene - 3564 TL2 Sene - 3 Sene - 5943 TL3 Sene - 4 Sene - 8320 TL* Kesinleşen adli ve idari para cezasının infazı askerlik süresi boyunca 2 Şubat 2021 Tarihinde Yapılan Son Değişiklikle ile Ceza oranları ve fiyatları değişmiştir. Buna göre kendiliğinden gelenler her gün için 5 TL. yakalananlar için her gün 10 TL. olarak Bizi Takip Etmek İçin Telegram Grubuna Katılmak için Paşlaş
YARGITAY Ceza Genel Kurulu ESAS 2013/443 KARAR 2015/40 Kasten yaralama suçundan sanık B.. D..'ın 5237 sayılı TCK’nun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 29, 62, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin, Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen gün ve 8-266 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince gün ve 4417-2493 sayı ile; “a Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık B..'ın, bıçakla mağduru batına nafiz olacak şekilde bir kez vurarak kolon, ince bağırsak ve diafragma yaralanmasına ve yaşamsal tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı, mağdurun yere düşmesi üzerine ise sonuç aldığını düşünerek oradan ayrıldığı olayda; hedef alınan vücut bölgesi, suçta kullanılan aletin özelliği, meydana gelen yaranın niteliği birlikte dikkate alındığında, sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu, bu nedenle kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılması gerektiği düşünülmeden, yazılı şekilde eylemin yaralama olarak nitelendirilmesi, b Sanığın, 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, d, e bentlerinde belirtilen haklarından, mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi altsoyu üzerindeki, velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise 1-c bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına, karar verilmesi gerektiği halde, velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından şartla salıverilme tarihine kadar getirilen kısıtlamanın yalnızca kendi altsoyu açısından geçerli olduğunun diğer şahıslar açısından ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi suretiyle yazılı şekilde uygulama yapılması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise gün ve 136481 sayı ile; “Olay tarihinde mağdur Ş.. C..’ın kardeşi H.. C..’ın Erzin İcra Müdürlüğünce yapılacak araç haczi için taksici olarak sanık B. D.’ın kardeşi İ. D’ bulunduğu .........Kasabasına görevlilerle birlikte gittiği, İ.. D..’ın haciz memuru ve alacaklıyı dükkana getiren H.. C..’a 'sen mi getirdin bunları lan' demesi üzerine çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, bu olay nedeniyle aynı gün tarafların ...........Emniyet Müdürlüğüne götürüldükleri, emniyette ifadelerinin tespit edildiği, tarafların yakınlarının emniyet müdürlüğü civarında toplandığı, görevlilerce uzaklaştırıldığı, sanık B.. D..’ın emniyet müdürlüğünden ayrılan mağdur Ş.. C..’ın yanında gelerek, bıçakla mağduru batına nafiz olacak şekilde bir kez vurarak kolon, ince bağırsak ve diafragma yaralanmasına ve yaşamsal tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı, eylemine devam etme imkanı varken, devam etmeyerek mağduru yaralı vaziyette bırakıp, ayrıldığı olaydaki sorun; sanığın üzerine atılı suç vasfının, TCK'nun 81 ve 35. maddeleri kapsamında kasten insan öldürmeye teşebbüs mü, yoksa aynı yasanın 86 ve 87. maddeleri kapsamında kasten yaralama mı, olduğu konularına ilişkindir...Suç niteliğinin belirlenebilmesi, sanığın kastının saptanması ile mümkündür. Esasen failin iç dünyasını ilgilendiren kastının belirlenmesinde, failin dışa yansıyan, olay öncesi, olay sırası ve sonrasındaki davranışları ölçü olarak alınmalıdır. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, kasten öldürmeye kalkışma ve yaralama suçlarını birbirinden ayıran başlıca ölçüler; fail ile mağdur arasındaki husumetin nedeni ve derecesi, failin cürümde kullandığı saldırı aletinin niteliği, atış veya darbe sayısı ile mesafesi, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme olanağının olup olmadığı, olayın akışı ve nedeni, failin işlemeyi kastettiği cürmün meydana gelmesine iradesi dışında engel bir nedenin olup olmadığıdır. Tüm bu olgular olaysal olarak değerlendirilip sanığın kastı belirlenmelidir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Erzin İcra Müdürlüğünce yapılacak araç haczi için görevlileri getiren mağdurun kardeşi ile sanığın kardeşi arasında çıkan tartışma ve kavga üzerine, tarafların emniyet müdürlüğüne götürüldükleri, emniyette ifadelerinin tespit edildikten sonra, sanık B..’ın emniyet müdürlüğünden ayrılan ve aralarında herhangi bir husumet ve öldürmeyi gerektirecek bir sebep olmamasına rağmen, ani gelişen kastla mağdur Şahabettin'in batına nafiz olacak şekilde bir kez vurarak kolon, ince bağırsak ve diafragma yaralanmasına ve yaşamsal tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı, olayın ani gelişen olay olması, taraflar arasında öldürmeyi gerektirir husumetin bulunmadığı, ciddi bir engel hal bulunmamasına rağmen mağdura daha fazla vurma imkanı bulunan sanığın sadece bir darbe ile yetindiği, mağdurun özellikle hayati bölgelerini hedef aldığını gösterir, yeterli ve kesin delil bulunmadığı hususları dikkate alındığında, sanığın ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olmadığı, nitelikli yaralama suçu olduğu anlaşılmaktadır... Mağdurdaki yara durumları ve olayın ani olarak gelişmesi, bıçağın bir kez vurduktan sonra engel durum olmadığı halde eylemine kendiliğinden son vermesi hususları dikkate alındığında, sanığın kastının yaralama olduğu, TCK'nun 86 ve 87. maddeleri ile cezalandırılması yerinde olup, öldürmeye teşebbüs suçundan 81 ve 35. maddeleri gereğince karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma ilamı yasaya aykırıdır" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün TCK'nun 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur. CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Dairesince gün ve 2050-3962 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır. CEZA GENEL KURULU KARARI Temyizin kapsamına göre inceleme sanık B.. D..'ın mağdur Ş.. C..'a yönelik eylemi ile sınırlı olarak yapılmıştır. Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu mu yoksa kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından; Osmaniye Devlet Hastanesince mağdur hakkında düzenlenen raporda; "kesici-delici alet yaralanması nedeniyle getirilen şahsın muayenesinde, sol 10. inter kostal aralıkta midklavikuler hatta batına nafiz 3 cm'lik kesi olduğu, hastanın genel anestezi altında ameliyata alındığı, batın içerisinde 1500-2000 cc kan boşaltıldığı, transvers kolanda 2 adet kesi mevcut olup primer sütürle onarıldığı, jejenum veya ileum nezeksiyonu segmenter, diafrağma laserasyonuna primer sütürle onarıldığı", Osmaniye Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda ise; "iç organ yaralanmasına kolon, ince bağırsak ve diafrağma ve iç kanamaya neden olan batına nafiz kesici-delici alet yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu" tespitlerine yer verildiği, Ekspertiz raporunda; olay yerinde ele geçen bıçağın tek taraflı, uçu sivri ve plastik saplı bıçak olduğu, 6136 sayılı Kanun kapsamına girmediği, bıçak üzerinde herhangi bir kan izine rastlanılmadığının belirtildiği, Anlaşılmaktadır. Mağdur Ş.. C..; olay günü ağabeyinin bir kavgaya karışması nedeniyle Erzin Emniyet Müdürlüğüne geldiğini, emniyet müdürlüğünün önünde kavgaya karışan iki tarafın akrabalarının beklediğini, kendisinin de bir süre karakol önünde beklediğini, daha sonra işyerine gitmek üzere aracıyla ayrıldığını, yanında başka kimsenin olmadığını, köprüyü geçtikten sonra Kırıkhan Lokantası önünde sanık B..'a ait arabanın durduğunu, içerisinde H.. A..'in olduğunu, sanık B.. ve ağabeyi İ..'in araca bindiklerini gördüğünü, bu sırada İ..'in kendisine dur işareti yaptığını, sanık ve ağabeyi ile konuşmak için aracını durdurduğunu, araçtan iner inmez sanığın gazeteye sarılı vaziyette bulunan bıçakla kendisine saldırarak sol göğsünden bir kez vurduğunu, bıçak darbesini aldıktan sonra yaralanıp yere düştüğünü, olay sırasında kesinlikle kendisinde bıçak olmadığını, sanıkla aralarında herhangi bir husumetin bulunmadığını, sanıktan şikayetçi olmadığını ifade etmiş, Tanık M.. K..; Erzin Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaptığını, olay günü izinli olması nedeniyle sivil ve yaya şekilde çarşı merkezinden emniyet müdürlüğüne doğru yürüdüğü sırada lokantayı geçince sanık B.. ve ağabeyi İ.. ile mağdur Şahabettin'in kavga ettiklerini gördüğünü, kavgaya karışan diğer şahısları tanımadığını, iki araçtan inen şahısların birbiriyle kavga ettiklerini, daha sonra çevrede bulunan kalabalıktan da kavgaya katılanlar olduğunu, tarafların ellerinde birşey görmediğini, ancak sanık ile mağdurun kavga ettiğini ve bir süre sonra mağdurun yerde yattığını net bir şekilde gördüğünü, kalabalığa dağılmasını söylediğini, dağılmayınca silahıyla havaya ateş ettiğini, atış sonrası kalabalığın dağıldığını, mağdurun yattığı yerden 7-8 metre uzaklıkta bir bıçak gördüğünü, bıçağı muhafaza altına aldığını, olay yerinde başka suç aletine rastlamadığını belirtmiş, Tanık İ.. Ş..; Erzin İlçe Jandarma Komutanlığında uzman çavuş olarak görev yaptığını, istirahatli olması nedeniyle çarşı merkezinde bulunduğu sırada İsalı Köprüsü yakınlarında aynı gün başka bir kavgaya karışan İ.. D.. ve sanık B.'ın emniyet müdürlüğünden çıkarak köprü üzerinde yürüdükleri gördüğünü, bir süre sonra tanık H.. A..'in aracıyla gelerek onların yanında durduğunu, İ.. ve sanık B..'ın araca bindikleri, o sırada kırmızı renkli bir aracın gelip tanık H..'ın aracının yanında durduğunu, kırmızı renkli araçtan üç dört kişi inince tanık H..'ın aracındaki İ.. ve sanık B..'ın da araçtan indiklerini, iki grubun bir anda birbirlerine girdiğini, bilahare etraftan eli sopalı şahısların kavgaya dahil olduğunu, kavga sırasında kimsede bıçak görmediğini, olay yerinde bulunan bir polisin havaya ateş ettiğini, atış sonrası kalabalığın dağıldığını, yerde yaralı bir şahsın yattığını gördüğünü, bu şahsın nasıl yaralandığını görmediğini beyan etmiş, Tanık H.. A..; olay günü öğleden sonra aracıyla köyüne giderken Kırıkhan Lokantasını geçtikten hemen sonra işyeri komşuları olan sanık B..ve ağabeyi İ..'i gördüğünü, onları dükkanlarına bırakmak için araca aldığını, aracını hareket ettirdiği sırada kırmızı renkli bir aracın yanlarında durduğunu, bu araçtan üç dört kişinin inip içinde bulundukları araca doğru yöneldiklerini, bu şahısları görünce sanık B..'ın da araçtan indiğini, bu sırada İ..'in "kavga çıkacak" dediğini İ..'in ardından kendisinin araçtan indiği sırada kavganın başladığını, çevreden gelenlerin de kavgaya karıştığını, kendisini korumak için bir kırtasiye dükkanına sığınmak zorunda kaldığını, darp edilmekten kaçarak kurtulduğunu, mağdurun nasıl yaralandığını görmediğini, aracında bıçak bulundurmadığını, kavgada kimin kime vurduğunu göremediğini açıklamış, Tanık Ö.. Y..; olay günü emniyet müdürlüğünden İsalı Köprüsüne doğru gittiği sırada önünde sanık B. ile ağabeyi İ...in yürüdüğünü gördüğünü, aralarında yaklaşık yirmi metre mesafe bulunduğunu, köprüyü geçince sanık B. ve İ..'in yanlarında tanık H'ın aracıyla durduğunu, bu sırada mağdur Ş..'in kırmızı renkli bir araçla gelip onların yanında durduğunu, kırmızı renkli aracın içinde birkaç kişi daha olduğunu, bu şahısların araçtan inerek sanık B... ve İ..'in üzerine saldırdıklarını, yakında bulunan kahvehaneden de kavgaya katılanlar olduğunu, kavgaya yaklaşık otuz kişinin dahil olduğunu, kavgaya kimlerin katıldığını ve bıçaklanma anını seçemediğini, polis memuru havaya ateş edince kavganın ayrıldığını ve mağdurun yaralı vaziyette yerde yattığını gördüğünü anlatmış, Sanık B.. D..; olay tarihinde kendisinin işlettiği kasap dükkanında iken kendisi gibi kasap olan ağabeyi İ..'in taksicilik yapan C.. kardeşlerle kavga ettiğini duyduğunu, hemen ağabeyinin işlettiği kasap dükkanına gittiğini dükkana vardığında ağabeyleri İ.. ve M..'ın yaralı olduğunu gördüğünü, polis memurlarının kavgaya karışanları emniyete götürdüğünü, onların arkasından emniyete gittiğini, karakolun önünde beklemeye başladığını, bu sırada C.. ailesine mensup kişilerin de karakol önünde toplanmaya başladığını, emniyet müdürünün kalabalığı karakolun önünden ayrılması için ikna ettiğini, bir süre sonra ağabeyi İ..'in ifade işlemlerinin tamamlandığı için polis memurlarının kendisini ağabeyi İ..'in yanına götürdüklerini, karakola girerken polis memurlarınca üzerinin arandığını ve herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığını, karakola girdiğinde ağabeyi İ..'i ifadesini imzalarken gördüğünü, imza işlemi tamamlandıktan sonra birlikte dışarı çıktıklarını, yaya olarak karakolun önündeki köprü başına geldiklerinde işyeri komşuları olan tanık H..'ın aracıyla yanlarında durduğunu, tanık H..'ın kendilerini kasap dükkanına bırakabileceğini söylemesi üzerine araca bindiklerini, tanık H.. aracını hareket ettirmek üzereyken C..ailesinden mağdur Şahabettin'in kullandığı bir araçla önlerini kestiğini, araçtan dört kişinin indiğini, bu şahısların kendilerine "siz öldünüz, buraları terk edin, buralarda size ekmek yok" diyerek saldırdıklarını, karşı taraf ile kavgaya tutuştuklarını, mağdurun elinde bıçak diğer şahısların ellerinde ise sopa olduğunu, kaçmaya çalıştığını ancak kaçamadığını, önce ağabeyi İ..'in sopa darbesiyle yere düştüğünü, kavgaya yaklaşık otuz kişinin karıştığını, daha sonra silah sesi geldiğini, suçlamayı kabul etmediğini, olay sırasında kendisine saldıran kişilerle kavga ettiğini ancak elinde bıçak olmadığını ve mağduru bıçaklamadığını, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır. Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir. Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna sübjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul 2000, Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun gün ve 101-156 sayılı kararında; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır. Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, çözülmesi gereken konu sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun belirlenmesine ilişkindir. 5237 sayılı TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun gün ve 196-212, gün ve 226-229, gün ve 88-184 ile gün ve 248-82 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesi sırasında; fail ile mağdur arasındaki husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânının olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmaktadır. Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken kıstaslar farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Mağdurun taksicilik yapan ağabeyinin icra müdürlüğünce yapılacak haciz işlemi için icra heyetini sanık B.. D..'ın ağabeyi İ.. D..’ın işlettiği Duranoğlu kasabına götürdüğü, İ..in haciz memuru ve alacaklıyı dükkanına getiren Hidayet'e "sen mi getirdin bunları lan" demesi üzerine çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, kavga sonrasında H.., İ.. ve M.. D..'ın yaralandıkları, bu olay nedeniyle aynı gün tarafların Erzin Emniyet Müdürlüğüne götürüldükleri, emniyet müdürlüğünde ifade alma işlemlerinin devam ettiği sırada tarafların yakınlarının emniyet müdürlüğü etrafında toplandığı, iki grup arasında karşılıklı söz atma ve tehdit eylemlerinin yaşandığı, görevlilerin ikazları sonucunda tarafların emniyet müdürlüğü etrafından ayrılmakla birlikte çevrede bulunan kahvehanelerde beklemeye başladığı, soruşturma işlemlerinin tamamlanmasının ardından ilk olaya karışan şüphelilerden İ..'in emniyetten ayrılmasına müsade edildiği, sanık B.. ile ağabeyi İ..'in birlikte yaya olarak emniyet müdürlüğünden çıktıkları, bir süre yürüdükten sonra İsalı Köprüsü yakınlarında tanık H.. ile karşılaştıkları, tanık H..'ın aracıyla onları dükkana bırakmayı teklif ettiği, tanık H..'ın teklifi üzerine araca bindikleri, tanık H.'ın aracıyla manevra yaptığı sırada mağdurun yanında açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen şahıslarla birlikte tanık H..'ın kullandığı aracın yanında durduğu, her iki araçta bulunan şahısların araçlardan indikleri, taraflar arasında başlayan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, tarafların karşılıklı olarak birbirlerine saldırdıkları, kavgayı gören ve olay yerinin yakınında bir kahvede bulunan yakınlarınında kavgaya dahil olmasıyla kavganın büyüdüğü, tanık polis memuru M....'in kavgayı ayırmak için müdahale edip silahıyla havaya ateş etmesi sonucu tarafların ayrıldığı, kavga sırasında sanığın bıçakla mağdura batına nafiz olacak şekilde bir kez vurarak kolon, ince bağırsak ve diafragma yaralanmasına ve yaşamsal tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı anlaşılan olayda; Sanığın ifade işlemleri tamamlanan ağabeyini almak için emniyete gelip, ağabeyi ile birlikte yaya olarak emniyetten ayrıldıktan kısa bir süre sonra yolda karşılaştıkları tanık H.... aracına bindikleri sırada mağdurun aracıyla yanında arkadaşları olduğu halde olay yerine gelmesi üzerine aniden kavganın başlaması, sanığın ani gelişen hareketli kavga ortamında mağdurun hayati bölgesine bilerek ve isteyerek vurduğuna ilişkin kesin bir belirlemenin yapılamayışı, mağdurda tek bıçak darbesinin bulunması, yaklaşık otuz kişinin karıştığı karşılıklı kavgada sanığın mağdura vurduğu ilk darbe sonrasında öldürmeye yönelik sonucu elde ettiğini belirlemesinin mümkün olmayışı, oluşan yaralanma sonrasında sanığın eylemini devam ettirmek istediğini gösterir veya olay sırasında engel bir hal oluştuğuna ilişkin kesin delillere ulaşılamaması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın eyleminin kasten yaralama olarak kabulü gerekmektedir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına karar verilmelidir. Öte yandan, yerel mahkeme tarafından 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, aynı maddenin birinci fıkrasının c bendinde belirtilen velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından şartlı salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmanın sadece kendi alt soyu ile sınırlı olduğunun gözetilmemesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak, bu aykırılık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca yerel mahkeme hükmünün düzeltilmek suretiyle onanması mümkündür. Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyeleri M. Ü. ve D. K.; "Sanık B.. D.. hakkında, mağdur Ş.. C..'ı kasten öldürmeye teşebbüs etmek suçundan Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan kamu davasının yargılaması neticesinde, sanığın mağduru kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına ilişkin Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesince kurulan hükmün sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay 1. Ceza Dairesince temyizen incelenmiş olup, suçun sübutunun sabit olduğuna ilişkin , gerek yerel Mahkeme, gerek Yargıtay 1. Ceza Dairesi ve gerekse Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında hemfikirlik oluşmasına karşın, suç vasfına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile daire arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Daire, '...mağdura bıçakla batına nafiz olacak biçimde kolon, ince bağırsak, diyafram yaralanması oluşturduğu,,, mağdurun yere düşmesi üzerine sonuç aldığını düşünerek olay yerinden ayrıldığı, hedef alınan bölge, aletin özelliği, yaranın niteliği nedeniyle eylemin öldürmeye teşebbüs' olarak vasıflandırılması gerektiğini belirtmiş iken; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, yaranın tekliği, olayın ani olarak gelişmesi, bıçağı bir kez vurup eylemine devam etmemesi gerekçesi ile eylemin 'yaralama' olarak kabulü gerektiğini itirazen belirtmiştir. Ancak; Mağdurun yarasının tek olmasına karşın, meydana getirdiği hasarı incelememiz gerekir ise; her biri hayati öneme haiz üç ayrı organ olan diyafram, jejenum ince bağırsak ve kolonun yaralanmasına yol açmıştır. Bu organların vücut bütünlüğünde bulunduğu yerler gözönünde tutulduğunda, aralarındaki mesafeler itibarıyle, zayıf yapıdaki bir kişide dahi en az 10-15 cm'lik bir alanı oluşturmaktadır. Yani yaranın tek olmasına, bedenin dış görünümü itibarıyle doktor raporunda da belirtildiği gibi 3 cm'lik bir kesi olduğu sabit olsa dahi yaranın trajesi itibarıyle, vücut içerisinde yukarıdan aşağıya doğru kullanılan bıçağın bu kadar bir mesafeyi yani 10-15 cm'lik bir alanı vücut bütünlüğü içinde yaralamıştır. Bu husus gözönünde tutulduğunda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz nedenlerinden biri olarak gösterilen yaranın tekliğine karşın, vücut içerisinde oluşturduğu üç ayrı organ üzerindeki harabiyet itibarıyle müstakilen dahi öldürücü vahamette olan yaralardır. Olayın ani gelişen bir olay olarak değerlendirilmesi de sözkonusu değildir. Zira, gerek mağdurun ağabeyi, gerekse sanığın ağabeyi arasında olay günü sabah saatlerinde bir kavga meydana gelmiş, sanıkların ağabeyi M..'ın vücudunda kırık oluşturacak şekilde, mağdurun ağabeyi tarafından darp edilmiştir. Sabah meydana gelen ilk olayın hitamında taraflar karakola götürülüp, ifadelerinin tesbitinden sonra karakol çıkışı mağdur Ş.. C..'ın, sanık B.. D.. tarafından yaralanması ile gelişen ikinci bir kavga olayı yeniden meydana gelmiştir. Yani, taraflar arasında sabah meydana gelen olay nedeniyle bir husumet oluştuğu gibi, ani gelişen bir kavga olmadığı da sabittir. Daha doğrusu, sabahki olayın etkisi ile gelişen yeni bir kavgadır. Ancak, ani değildir. Mağdur Ş.. ikinci kavganın henüz başlaması anında, kendi beyanına göre sanığın elinde bulunan gazeteye sarılı bıçağı kuvvetlice kullanması neticesi yaralanmıştır. Yaralanma ile birlikte aniden kavga da büyümüştür. Bu nedenle kavganın kalabalık olduğu bir ortamda mağdurun yere düşmesi üzerine sanık B... eylemini devam etme imkanı bulamamıştır. Mağdurda, aldığı darbenin ağırlığının etkisi ile yere düşünce sanık neticeyi aldığı kanaatine girmiş düşüncesinde olduğumuzdan dolayı, sayın Genel Kurulun çoğunluk görüşüne katılmamız mümkün değildir" düşünceleriyle, Onaltı Genel Kurul Üyesi ise; “Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmadığından itirazın reddine karar verilmesi gerektiği” görüşüyle karşıoy kullanmışlardır. SONUÇ Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2-Yargıtay 1. Ceza Dairesinin gün ve 4417-2493 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, 3- Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin gün ve 8-266 sayılı kararının, sanık B.. D.. yönünden 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, aynı maddenin birinci fıkrasının c bendinde belirtilen velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından şartlı salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmanın sadece kendi alt soyu ile sınırlı olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA, Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden karar verilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin çıkarılarak, yerine "sanığın 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, d, e bentlerinde sayılan hakları kullanmaktan mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına" ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, ve tarihlerinde yapılan müzakerelerde yeterli çoğunluk sağlanamadığından, tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar hukukun adaletli dağıtılabilmesi için yargı kararlarının paylaşımına daha çok önem vermektir. sitesi, paylaşılan kararların yargısal faaliyetlerde kullanılmasında herhangi bir hak ve sorumluluk kabul etmemektedir.
İzmit’te faaliyet gösteren Telefon Taksi Durağı’nın çalışanlarından Recep Hıra’yı bıçaklayan 3 bin lira, ona yardım eden ise 2 bin lira para cezası verildi. Hıra, kararı üst mahkemeye taşıyacak İzmit Yürüyüş Yolu üzerinde hizmet veren Telefon Taksi Durağı’nda uzun yıllardır taksicilik yapan 2 çocuk babası Recep Hıra 50, 2 kişi tarafından karnından bıçaklanarak yaralanmıştı. Yaklaşık 5,5 ay önce meydana gelen olayla ilgili açılan davanın ilk duruşmasında şaşkınlık yaratan bir karar çıktı. Mahkeme, Hıra’yı bıçaklayan 26 isimli zanlıya yalnızca 3 bin lira, ona yardım eden arkadaşı 22 ise 2 bin lira para cezası verdi. Şahıslar hakkında tutuklama kararı çıkmasını bekleyen Hıra, duruma adeta isyan etti. Hıra, “İlla ölmemiz mi lazım, adam yaralamanın cezası 3 bin lira mı?” dedi. ELİNİ ÇEK TARTIŞMASIŞehir içinde Hıra’nın taksisine binen ve isimli iki şahıs, İzmit Tavşantepe Mahallesi’ne gideceklerini söylemiş, taksi NCTY Alışveriş Merkezi önüne geldiği sırada zanlılardan biri taksiden inerek büfeden sigara almış, içerideki şahıs ile Recep Hıra arasında bu sırada tartışma yaşanmıştı. Tartışma, isimli şahsın Hıra’nın omuzuna kolunu atması sonrası yaşanmış, Hıra şahsa, “Bu samimiyet nereden geliyor. Kolunu omuzumdan çek” diye tepki göstermişti. Bunun üzerine tartışma büyümüş, iddialara göre iki zanlı Hıra’ya “Arabayı çalıştır, ilerle” demişti. TAKSİCİYİ BIÇAKLAMIŞTIBaşına geleceklerden korkan Hıra da şahıslara karşı koyunca, bıçağına davranarak taksiciyi bıçaklamıştı. Gece saat sıralarında meydana gelen olayın ardından zanlılar, Hıra’nın cüzdanını alarak kayıplara karışmıştı. Hıra, olayın ardından kendi imkanları ile Kocaeli Devlet Hastanesi’ne gitmiş, karnına tam 33 dikiş atılmıştı. Polis, Hıra’yı bıçaklayan iki zanlıyı kısa sürede yakalamış, zanlılar işlemlerinin ardından çıkarıldıkları mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Kocaeli 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen davanın ilk celsesinde karar çıktı. İLK DURUŞMADA KARARDün sabah saatlerinde taksisi ile birlikte duruşmaya katılmak üzere Kocaeli Adliyesi’ne giden Recep Hıra, duruşma çıkışı iş yerine döndüğünde oldukça şaşkındı. Çıkan sonucu gazetemize anlatan Hıra, şunları kaydetti “Şahısların denetimli serbestlikle bırakılması zaten yanlıştı. Mahkeme can güvenliğimi tehlikeye atan bir karar vermişti. Gecenin yarısı 2 kişi kendilerinden yaşça oldukça büyük olan birini, yani beni bıçakla yaraladı. Vücuduma tam 33 dikiş atıldı. Öle de bilirdim. Alacak nefesimiz varmış. Ancak bugün dün görülen ilk duruşmada karar çıktı ve çıkan karar oldukça tuhaftı. ZANLILAR AKP’Lİ İDDİASISavunmaları alan hakim, olayı hafif yaralama olarak niteledi. Zanlılardan beni bıçaklayan 3 bin lira, ona yardım eden diğer şahsa ise 2 bin lira ceza verdi ve onları bu parayı ödemeleri karşılığında serbest bıraktı. Kendilerine karşı koymasam belki de başka bir yere götürüp beni öldüreceklerdi. Adam yaralamanın cezası bu mu? Bu şahıslar AKP’nin Sakarya teşkilatındanmış. Bu kararın sonucu bu olmamalıydı, bu kararda şaibe var. Bu işin peşini bırakmayacağım. Bir üst mahkemeye taşıyacağım konuyu. Verilen bu karar, tüm taksicileri de tedirgin edecektir. Adaletin yerini bulmasını istiyorum.”
Kasten adam yaralama suçu ve cezası TCK’NIN 86. Maddesinde Vücut Dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar kategorisinde düzenlenmiştir. Buna göre kasıtlı olarak – bilerek ve isteyerek – bir başkasının vücudunda, o kişinin acı hissetmesine neden olacak düzeyde hasar oluşmasına sebebiyet veren kimse kasten yaralama suçunu işlemiş olacaktır. Kanunda öngörülen temel ceza süresi 1 ile 3 yıl arasındadır. Ancak bu cezayı arttıran kasten yaralamanın ağırlaştırılmış halleri de mevcuttur. Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile Madde 86 vd. Kasten Adam Yaralamanın Cezası Nedir?Kasten Yaralama Suçunda Şikayet Nasıl Yapılır?Kasten Adam Yaralama Suçunda ZamanaşımıKasten Adam Yaralama Suçunda UzlaştırmaKasten Yaralama Suçunda Cezayı Arttıran HallerNeticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama SuçlarıKasten Yaralama Suçunda Meşru Müdafaa Savunma ve Haksız Tahrik İndirimi Kasten Adam Yaralamanın Cezası Nedir? Bir kimsenin vücut bütünlüğünün bir başkası tarafından ihlal edilmesi ile ortaya çıkan kasten yaralama suçunun cezası TCK’DA 1 – 3 yıl arası öngörülmüştür. Sanık için tayin edilecek ceza miktarı pek çok farklı etmene göre değişiklik gösterecektir. Bu etmenlerden birkaçı şöyledir yaralama eyleminde kullanılan silahın türü, yaralayan ile yaralanan arasındaki ilişki, yaralama sonucu oluşan hasarın boyutu gibi. Kasten adam yaralamanın cezası için miktar tayin edilirken iyi bir savunma yapılması sanığın lehine olacaktır. Zira Ceza Hukukunun belki de en önemli argümanı savunmadır. Bu nedenle duruşma gününden önce bir Samsun Ceza Avukatı ile görüşülerek kendisinden yardım istenmesi sanığın lehine bir durum oluşturacak hatta daha az ceza almasını sağlayacaktır. Kasten Yaralama Suçunda Şikayet Nasıl Yapılır? Suç, en temel görünümü olan 86. Maddenin ilk fıkrasındaki hallerle vücut bulması durumunda 6 ay içerisinde mağdurun şikayet etmesi gerekir. Yani yaralama sonucunda bünyesinde oluşan zarar basit tıbbi müdahale ile gidebilecek düzeyde olan kimse 180 gün içerisinde polise, savcılığa ya da bir avukat yardımı ile yapacağı şikayetle suçu bildirebilir. Ancak kasten adam yaralamada şikayet süresi basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek durumlarda çok daha uzundur. Daha doğru bir ifade ile bu tür bir suç şikayete tabi değildir. Ancak zamanaşımı mevhumu devreye girecek, suçun üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra yapılan kovuşturmalar bu kez kasten adam yaralama suçu zamanaşımı süresi engeline takılacaktır. Kasten Adam Yaralama Suçunda Zamanaşımı Yaralama suçunun ağırlaşmış halleri için mağdurun şikayetçi olmasına gerek yoktur. Savcılığın kendiliğinden yapacak olduğu soruşturmaya mağdur ya da yakınları daha sonra müşteki sıfatı ile katılabilecektir. Savcılığın olaydan ihbar, şikayet, bildiri gibi hallerle haberdar olup failin ya da mağdurun ifadesinin alınması gibi soruşturma işlemlerine başlayabilmesi ise zamanaşımı süresi ile kısıtlanmıştır. Kanun koyucu kasten yaralama suçu zamanaşımı süresi için farklı miktarlar belirlemiş ancak en kısa süreyi de 8 yıldan başlatmıştır. Yani, yaralama eyleminin üzerinden sekiz yıl seçmesinin ardından artık failin cezalandırılması söz konusu olamayacaktır. Böyle bir durumda ceza davasında savunma yapılırken sanık tarafından zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu ileri sürülmeli, savunma bu şekilde biçimlendirilmelidir. Kasten Adam Yaralama Suçunda Uzlaştırma Uzlaştırma ve Uzlaştırmacı, hukukumuza son dönemde girmiş ve bir hayli etkin olan bir kurumdur. Uygulamada kimi suçlar için herhangi bir ceza yargılaması yapılmadan önce ya da başlamış bir ceza yargılaması devam ederken tarafların uzlaştırmacı sıfatına sahip bir kimsenin gözetiminde sulhe davet edildiği sık sık görülmektedir. Kasten adam yaralama suçu da bazı hallerde uzlaştırmaya tabidir. Bu haller Basit Tıbbi Müdahale ile giderilebilecek kasten yaralama suçu ve ihmal ile işlenen yaralama suçudur. Bu gibi durumlarda savcılığın soruşturma işlemlerine başlamadan önce, sıklıkla ilk ifadelerin alınmasının ardından, dosyayı o bölgede faaliyet gösteren bir uzlaştırmacıya göndermesi gerekir. Tarafların uzlaştırma aşamalarını avukatları ile takip etmeleri kendi faydalarına olacaktır. Kasten Yaralama Suçunda Cezayı Arttıran Haller Kanun koyucu Türk Ceza Kanunu’nun 86. Maddesinin 3. Fıkrasında bir takım durumlar ortaya koymuş ve bu durumların meydana gelmesi halinde kasten adam yaralama suçunun cezasının faile, sanığa verilecek olan hapis cezasının arttırılacağını söylemiştir. Aile Bireylerine Karşı İşlenen Kasten Adam Yaralama Suçu, Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşıBeden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,Memurun İşlediği Yaralama Suçu, Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyleKamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,Silahla ya da bıçakla işlenen Kasten Yaralama, Yukarıda sayılan hallerin somut olayda mevcudiyeti halinde faile verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Örnekle izah etmek gerekirse bir kimseyi bıçak kullanarak basit tıbbi müdahale ile gidebilecek seviyede yaralayan kimseye ile yıl arasında ceza verilecektir. Kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi durumunda ise ceza miktarı doğrudan iki katına çıkmaktadır. Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçları Basit tıbbi müdahale ile giderilemeyen hallerin somut olayda mevcudiyeti halinde faile verilecek olan ceza miktarı da artacaktır. Kanunda suçu ağırlaştırılacak pek çok netice sayılmıştır. Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, işitme kaybı, tat kaybı, körlük, dilsizlik hallerine neden olan yaralamaKonuşmasında sürekli zorluğa,Yüzünde sabit ize, yara iziYaşamını tehlikeye sokan bir duruma, yoğun bakım vs.Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olan kasten adam yaralama suçlarında sanığa verilecek ceza 1 kat arttırılır. İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,Yüzünün sürekli değişikliğine,Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, Neden olan kasten yaralama suçunda ise faile verilen ceza 2 kat arttırılır. Kasten yaralama suçu neticesinde ölüm meydana gelirse sanık 12 yıl ile 16 yıl arasında ceza ile yargılanır. Kasten Yaralama Suçunda Meşru Müdafaa Savunma ve Haksız Tahrik İndirimi Suçun işlenmesinde mağdurun da etkisi varsa yani faili harekete geçiren onu tetikleyen bir davranışı mevcutsa artık kasten yaralamada haksız tahrik indirimi söz konusu olacaktır. Böyle bir durumda sanığa verilecek olan ceza ¼ ile ¾ arasında – hakimin takdir edeceği miktarda – indirime uğrar. Haksız tahrik nedenleri olarak küfür, hakaret gibi durumlar gösterilebilir. Kasten adam yaralama suçunda meşru müdafaa durumunun mevcudiyeti halinde faile hiç ceza verilmeyecektir. Bu noktada en önemli olan argüman yaralamanın savunma hali içerisinde gerçekleştiğini ispat edebilmek ve karşı saldırı ile orantılı olduğunu gösterebilmektir. Önemle belirtmek gerekir ki kasten yaralama neticesinde mağdur ölüm tehlikesi yaşarsa artık öldürmeye teşebbüs suçu da söz konusu olabilir. Bu noktadan sonra önemli olan sanığın eylemini uygulama şeklidir. Yani kullanılan alet, aletin cinsi, darbe sayısı, isabet edilen bölge gibi unsurlar ile sanığın kastının öldürme mi yoksa yaralama mı olduğu anlaşılır.
bıçakla adam yaralamanın cezası 2015